Bolu ile İzmir arasındaki farklılıklardan yola çıkıp, bu farklılıklardaki güzellikleri ve tecrübeleri sizlerle paylaşmak istedim.ÖncelikleBolu ile İzmir arasındaki farklılıkların birçoğunun hissedilen iklim değişikliğinden kaynaklandığını belirtmek isterim. Bir yaz mevsiminde nem ve sıcak altında Konak Meydanı’na geldiğinizde, İzmir’in en önemli simgelerinden biri olan saat kulesi tarihi ve mimarisi ile sizi karşılar. Hala saat başı çalan zilini duyabilirsiniz. Etrafında elinde çiçekle sevgilisini bekleyenleri, fotoğraf çektirenleri, çiçekçileri ve elinde bir demet gül ile dolaşıp gül falına bakanları görebilirsiniz. Hemen arkasında şirin Konak Yalı Camii çinileriyle kendini gösterir. Camiinin arkasında yüksek binaların arasındaki dar sokağın kalabalığına girdiğinizde Kemeraltı Çarşısında bulursunuz kendinizi…

Sokağın iki tarafındaki dükkânlara ek olarak, akşama doğru sokağın ortasına tezgâh açanlarla beraber yürümeniz iyice zorlaşır… Alışveriş haricinde ne yapılabilir bu çarşıda? Günümüz modern AVM’ lerinin yüzyıllar öncesidir aslında Kemeraltı Çarşısı… Önemli lezzet durakları ve tarihi mekânlar…  Bunların ilki turşudur. Kestane pazarı mevkiindeki “Meşhur Kemeraltı Turşucusu” çeşitli renkleri ve turşularıyla, niyeti olmayanları bile kendine çekiyor ve elinize bir turşu torbası alıveriyorsunuz. Hatta bununla da yetinmeyip 1 TL vererek buz gibi turşu suyu alıyorsunuz…  Diğeri ise sıkılmış karadut suyudur. Bu da yine aynı yere yakın küçük bir dükkânda satılmaktadır.Bu arada sizi rahatsız edecek bazı kokular duyabilirsiniz. Ne de olsa etrafta birçok sakatatçı, kasap ve balıkçı bulunuyor. Turşucudan sola dönüp ilerlediğinizde züccaciye dükkânlarının arasında taze balık ve midye dolması yiyebileceğiniz balıkçıları görebilirsiniz. Tavsiyem mezgit balığı ve tanesi 10 krş olan midye dolması… Sokaktan aşağı doğru ilerlediğinizde Tarihi Kızlarağası Bedesteni” ile karşılaşıyorsunuz. KIZLARAĞASI HANI, İzmir’deki hanların en büyüğü ve en görkemlisidir. Anıtsal bir özelliğe sahip olduğu gibi, mimari özelliği bakımından tek örnek olması Osmanlı hanları arasında ona özgünlük kazandırmaktadır. YAKUP BEY tarafından, 1598 yılında yaptırılan ve günümüzde İzmir'in en büyük camisi olan Hisar Camisi'nin batı yanının birkaç metre yakınına inşa edilmiştir. Hanın içine girdiğinizde kahve kokusu sizi mest eder. Avluda meşhur dibek kahvenizi, yanında verdikleri damla sakızlı lokum eşliğinde yudumlayabilirsiniz. Kahve demişken, burada iki adres daha vermek istiyorum. Eğer zamanınız varsa bu lezzetleri mutlaka denemelisiniz. Kızlarağası Hanı’nın soldaki sokağına girdiğinizde kumda pişirilen kahve ile Han’ın arka sokağındaki “Kahveci Ömer Usta”nın Osmanlı usulü fincanda pişen damla sakızlı kahvesi… “Kahveci Ömer Usta” Türkiye’de en iyi kahve içilecek 10 yerin arasındadır. Kahvenizi yudumlarken duvarlarında burayı ziyaret eden ünlülerin fotoğraflarını ve eski eşyaları izleyebilirsiniz. Sedirlerden oluşmuş bu ortam öylesine sıcak bir ortam ki, kendinizi hiç tanımadığınız birileri ile sohbet ederken ya da aniden canlı müzik yapanların arasında bulabilirsiniz…Ayrıca çarşı içinde damla sakızlı Türk kahvesi almayı unutmayın!... Tavsiyem “İlyas Gönen” markasıdır.

Karnınız mı acıktı? Kızlarağası Hanı’nın arkasında kömür ateşinde yatay bir şekilde dönen et dönerini veya “İskender” deneyebilirsiniz. Hemen yanında bulunan meşhur “HisarönüSöğüşçüsü&Kumpircisi”nde koyun kellesindeki etlerden yapılan söğüş ya da muhteşem görünümlü tam karışık kumpir yiyebilirsiniz.

Tok olarak Kızlarağası Hanı’nın hediyelik eşya, incik-boncuk dükkânları gezilebilir. Özellikle giyim ve çeyiz Bolu’ya göre oldukça ucuz… Eskisi kadar olmasa da hırsızlık olaylarına karşı kalabalıkta cüzdanınıza ve ceplerinize dikkat etmeniz gerekiyor. Eğer hala zamanınız varsa, Konak Meydanı’ndaki vapur iskelesinden vapurla Karşıyaka’ya geçebilir, hemen iskelenin karşısındaki trafiğe kapalı çarşıda gezebilirsiniz. Vapurda giderken martıları simitle beslemeyi de unutmayın!…