- 25.06.2012 00:00
Bir proje çalışması için uçtuk Romanya’ya…
Bükreş’te uçaktan inince pasaport kontrolünde bazı grup arkadaşlarımıza görevlilerin dalga geçer bir tavırla “Bükreş’e neden geldiniz? Ne kadar kalacaksınız? Nerede kalacaksınız?” sorularını sorduklarına şahit oldum… Öyle ki Comeniuskelimesini bile kominist diye anladılar…
Çukurova’yı andıran düz ve yeşil bir ovada, bir saatlik kara yolcuğumuzdan sonra Piteşti kentine vardık. UçaktanBükreş’e kadar hiçbir dağ ve tepe göremedik… Piteştikentinde kalacağımız Muntenia Otel’e gelirken yolun her iki tarafında bizim apartman dediğimiz yıkık dökük, eski komünist rejimden kalma binalar dikkat çekiciydi…
Otelimiz 3 yıldızlıydı… Resepsiyon görevlisinin İngilizce bilmemesi, odadaki mobilyaların eski olması ve odayı eski mobilya kokusunun sarmış olması da dikkate değerdi. Yani otelimiz de komünist rejimden olmalıydı… Akşam yemeğinden sonra belediye meydanında havuz fıskiyelerinin müzik ve ışık eşliğinde dansını izledik… Caddelerde başıboş köpeklerin dolaşmasına ise anlam veremedim… Sokaklardabaşı boş gezen köpekler oldukça çoktu. Tabii bu sayıya gezdirilenler de eklenince neredeyse insan sayısıyla yarışabilirgörünüyordu. Sokak köpeklerinin hepsinin kulaklarında etiket vardı. Havanın sıcak olması ve klimalarının çalışmamasından dolayı camlarımız açık uyumaya çalıştık… hem de köpeklerin klasik müziği eşliğinde…
İlk gün kahvaltıdan sonra proje ortağımız okula ziyarete gittik.Okulun önünde okul yöneticileri ve bir grup yöresel kıyafetler giymiş öğrencilerle bizleri karşıladılar. Bize ekmekle tuz ikram ettiler. Geleneklerine göre, gelen misafire ekmek ve tuz ikram edilir, misafir de ekmeği tuza batırarak yermiş. Bunun bereket ve huzur getirdiğine inanıyorlar. Her gittiğimiz okulda bu manzara ile karşılaştık…
Okul ve sınıf ortamlarını gözlemledik. Öğretmen ve öğrencilerle dilimizin İngilizcesinin döndüğünce ve çevirmen arkadaşların aktarmaları sayesinde sohbet ederek, karşılıklı bilgi alışverişinde bulunduk… Bizim eğitim sistemi ile onların eğitim sistemini karşılaştırmaya çalıştık… Bu karşılaştırmaları yaparken çok değerli büyüğümüz, abimiz Eğitim Denetmeni Mehmet BAŞ aklıma geldi. Bir eğitim toplantısında proje çalışmaları için yurtdışından dönüldüğünde paylaşımlarda bulunulmadığına dikkat çekmişti. Ben de elimden geldiği kadar eğitim camiası ile paylaşımlarda bulunmaya çalışacağım. Bunu da ikinci yazı dizimde yazmayı düşünüyorum…
Konuşurlarken duyduğumuz ve caddelerde gezerken reklam panolarında gördüğümüz Türkçe kelimeler ilgimizi çekmişti…Bizim kelimelerimizi kullanıyorlardı. “Amanet”, “çorba”, “kadastro”, “pabuç”, “çarşaf”, “kapı” vb. daha yüzlercesi… Hatta Adem FIRAT arkadaşımız adı geçen kelimelerin listesini yapıyordu…
Yemekler bize göre çok kötü… İslami anlayışla zaten kısıtlı olan seçeneklerde kalite ve lezzet olmaması da bizi zorladı…Belki de Türk damak zevkinin farkını yaşadık… Amabeğendiğim “papanaşi” tatlısını yedim ve ballı limonatalarını afiyetle içtim…
İnsanların tutum ve davranışları çok rahat geldi bize… Oturuşları, kalkışları çok rahat… Birbirlerine olan saygı olağanüstü… Herkes birbirine tanısın tanımasın selam veriyor, gülümsüyor… Misafirperverlikleri, yardımseverlikleri aynı biz… Halk oyunları bizim Gaziantep ve Karadeniz yöresi halk oyunlarına benziyor…
Toplumsal hayatlarında “din” olgusunun önemli bir yeri var. Bizde olduğu gibi dindar olanlar da var. Dindar olan bayanlar başörtüsü takıyor, uzun sade elbiseler giymeye özen gösteriyorlar. Yol kenarlarında 2-3 km aralıklarla küçük kulübe şeklinde ibadethaneleri var. Eğer bir ölümlü kaza olmuş ise kazanın olduğu yere o kimseyi hatırlatan bir haç dikiliyor. Mezarlıkları genelde kiliselerinin yanında derli toplu ve temiz görünüyor. Bizim inancımıza da son derece saygılı ve hassas olduklarını gözlemledim.
Trafik kurallarına aşırı uyuyorlar. Bir yaya, yaya geçidine bastığında bütün araçlar durup, yayanın karşıya geçmesini bekliyorlar. Başkentleri Bükreş’te bile hiç “dalcık” geçitlerden göremedik. Sürekli büyük kavşak göbekleri ve kırmızı ışıklar vardı. Bu da trafikte çok zaman kaybına neden oluyor. Biz onlardan teknolojik olarak öndeyiz gibi görünüyor. Amamedeni yaşantıda ve özellikle düşünce boyutunda bizden önde gibiler… Uygulamalara bakıldığında yıllar öncesi komünizmin etkisinde kalan Romanya, alt yapısını tamamlamış, toplumsal düzenini ve kurallarını kültürleştirmiş şekliyle hala komünizmin kredisini kullanıyor gibi geldi... Yeni yapılan çoğu şeylerde Avrupa Birliği’nin etkisi görülüyor…
En önemlisi böyle bir gezi, ülkemi ve kendimi aynada görebilmemi sağladı. Karşılaştırmalar yaparak kendimi daha iyi tanıma fırsatı buldum. Bu fırsatı bana tanıyan başta Milli Eğitim Müdür Yardımcısı Zekeriya ÜNALAN’a, sevgili eşime, büyük bir özveri ile yaptıkları çevirileri ve rehberlikleri ile Proje koordinatörü Şerife Uluğ DEMİRBAŞ’a, baştan sona yanımızdan hiç ayrılmayan, her sorunumuzla sabırla yakından ilgilenen(özellikle yemekler konusunda) İngilizce öğretmeni Anca PETRESCU’ya sonsuz teşekkürlerimi sunarım…
Yorum Yap