Sünnetçi Amca İstediğin Kadar Kes

  • 1.07.2013 00:00

Bacaklarım iki yana açılmış vaziyetteydi…

Akrabam Berber Mustafa Kolludemiroğlu Amcamızın kucağında kurbanlık koyun gibi melül melül bakınıyordum.

Karşımda da, o dönemlerde önüne geleni doğrayan, Meşhur Sünnetçi Kındıralı duruyordu...

Allahüekber Allahüekber….

Tekbir başladı, bende de korku…

Hediyeleri görünce ‘oleeee, usturayı görünce ne oluya beeee’ demeye başlamıştım.

Keseceklerdi.

Mustafa Amcamın kulağına eğildim, “Çişim geldi” dedim.

Gidiş o gidiş.

Davetiyemizdeki;

“Öyle bir köprü ki geçmem gerek, 
Türkoğlu Türk'üm, değilim ürkek. 
Gelin görün olacağım sünnet, 
Herkes bilsin nasıl olurmuş erkek” 
sözlerine tezat, manasını anlamadığım , “Erkekliğin onda dokuzu kaçmaktır” sözünü hayata geçirmek ihtiyacını  hissetmiş olmalıyım ki; soluğu Akpınar Mahallesi’nin meşhur hayvan pazarında almıştım.

Rahmetli Mustafa Amcam saklandığım salkım söğüt ağacının arkasından ensemden yakalayıp getirmişti beni.

Tekbir hala devam ediyordu, Hoca da misafirlerde usanmışlardı, bakışlarından belliydi.

Artık kurtuluş yoktu. Çaresizdim, keseceklerdi…

Günümüz davetiyelerindeki:

Başıma giydim bir fes,

Oldum hemen bir prens,

Teslim oldum sünnetçi amca,

İstediğin kadar kes” dedik ve teslim olduk Kındıralı Amcamızın usturasına.

“Başını acemi berbere teslim eden, pamuğu yanında taşımalıdır” derler ya, bizim Kındıralı Amcamız bu işin ehli imiş.

İki adam yan yana durmuşlar, tuvaletlerini yapıyorlarmış,

Biri diğerine sormuş:

-Senin sünnetini Hasan Bey mi yapmıştı?

“Nereden bildin” diye sormuş yanındaki.

“Ulan hıyar deminden beri ayağıma işiyorsun Hasan Bey hep eğri keser” demiş.

Bizim kuşağın çoğu ile psivarlarda yan yana durduk ama ne birbirimizin ayağını ıslattık ne de başka yerleri…

Dolayısıyla biz birbirimizi usturadan tanırız, biliriz.

Kındıra Köyü’ndeki akrabalarını bulsak, o meşhur usturayı müzemize koysak ne çok ziyaretçisi olur bir bilseniz…

Ama şimdi ne Hasan Amcalar kaldı ne de usturalar…

Bugünlerde daha modern şartlarda sünnet kliniklerinde yapılıyor “Ucundan accuk”operasyonu.

Eskiden canlı canlı keserlerdi, şimdi uyuşturuyorlar, bistürü veya makas kullanıyorlar.

Duyduk ki; Bakanlık sünnet ameliyatının tabipler tarafından yapılması için Türkiye Büyük Millet Meclisi’ne bir tasarı sunmuş. Bundan böyle sünnetler, sünnet kliniklerinde değil, hastanelerde yapılacakmış.

Yapılacakmış da aldı beni bir düşünce.

İnançlısı var, inançsızı var, erkeği var kadını var.

Kimi diyor bu ameliyat gelenek, kimi de diyor ki; Adı üstünde sünnet.

Gelenekse mesele yok, sünnetse...?

Ki, biz sünnet olarak biliyoruz.

İbrahim Peygamber’in 80 yaşından sonra, kendi kendisini sünnet ettiğine de iman ediyoruz.

O zaman yapanın Müslüman olması ve sünnetli olması gerek, tekbir getirilmesi gerek.

Müslümanı’na düşersek; Eyvallah,

Ya dinsizine düşersek; Maazallah.

Sünnet yapalım, derken “sünnet”e ters düşer miyiz?

Ha bir de, hanım doktorların sünnet yapması olur mu caiz?

Eski Müftümüz Sayın Yaprak’ı “Kırmızı don açıklaması ile tanımıştı Türkiyemiz.”

Sayın müftümüz, siz de bu konuda ne dersiniz?

Yani operasyonu yapacak olanlar için küçük ama “ucundan accuk”cular için büyük önem taşıyan bu konu hakkında bir fetva verseniz.

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Biz Bolulular (www.bizbolulular.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Mobil Uygulamalarımız

IOS UygulamamızAndroid Uygulamamız