NE KADAR ÖZLEMİŞİM SENİ

  • 21.07.2010 00:00

Biz haber etmeden haberimizi alırsın,
yedi yıllık yoldan kuşkanadıyla gelirsin.
Gözümüzün dilinden anlar,
elimizin sırrını bilirsin.
Namuslu bir kitap gibi güler,
alnımızın terini silersin.
O gider, bu gider, şu gider,
dostluk, sen yanı başımızda kalırsın…  “Nazım Hikmet RAN”

    Hani yaşamın çoğu zaman anlamsız koşuşturmacası içine gizlenmiş hiç farkında olmadığımız özlemlerimiz vardır… Ruhumuzun derinlerinde el değmemiş masumlukta saklıdırlar da, sabırla beklerler utangaç bir “merhaba” demeyi… Zaman olur ki, ancak özlem giderme anına denk gelir bu garip selam ve “ne kadar özlemişim” deriz sıcacık bir arkadaş eline sarılırken… Yüreğimizle beynimiz arasındaki o tatlı “anı” akışı, ortak gülümseme olur, kahkaha olur, sevinç olur, hüzün olur, kısacası “yaşam” olur… İşte bu yaşam anı uzun bir yoldan koşup geliverdi geçtiğimiz hafta sonu… Sardı sarmaladı ve bugüne “dur” deyip dünlere taşıdı bizleri…

    Bizler kim miyiz? “Bolu Atatürk Lisesi 3 Haziran 1983 Mezunları” Bizler mutlulukla çıktık geçmişe yolculuğa… Çocuk-genç olduk iki gün boyunca… Çoğumuz belki yirmi yedi yıllık ihmal nedeniyle arkadaşlarını tanıyamama endişesiyle gitti buluşma mekânına… Bir gülüş, bir bakış, bir mimik ve ses tonu ya da vurgusuyla çağrışan yüzlere gözümüzle dokunup,  yüreğimizle hissettik… Sonra şaştık kaldık, çoklukla selamsız geçen itiş kakış okul telaşından bugünün sıcak kavuşmasına… “Büyümüşüz-mü” dedik hayretle… Kahkahalarla “hayır” deyip, anlattık… Dinledik… Koca bir boşluğu doldururcasına dinledik hem de… “Ne kadar özlemişim seni” sözüne ulandık inanamazlığımızı… Aramızda olamayan arkadaşlarımızın ve tabiî ki hocalarımızın kulaklarını çınlattık… Artık hayatta olmayanları andık sevgiyle… Bazen de gençliğimizi inciten her şeye, her kişiye bir sitem göndererek anlattık da anlattık…

      Ve ertesi gün, Abant yolu üzerindeki Yeşil Ev’de sıcacık bir bardak sabah çayına eklendi zaman… Sonrasında gölün mavi suyuna, nilüferlerine düştü dostluğumuz… Telefon numaraları, mail adresleri alınıp verilirken heyecanla,  Facebook’un bu güzel azizliğine dua ettik… Duamıza yoğun emekle bir araya gelmemizi sağlayan, Sunay Yılmaz Vurgun, Uğur Çiloğlu ve Filiz Aksu’yu kattık… Günün sonunda, taa uzak yollardan kalkıp gelen arkadaşlarımıza iki kez sarılarak teşekkürlerle veda ederken her vedanın gereği hüznü yüreklerimizde hissettik… Bu keyfi artık “hep” yaşayacak olmamızın ve kopmasına izin vermeyeceğimiz bağın tesellisi ile yine de gülümsedik el sallarken… Farkındaydık, farkında olmadan oluşturduğumuz uzun boşluğu, arkadaşlık zenginliği ile doldurduğumuzun… Bizler Mutluyuz… Aynı duyguları paylaştığımızı bilerek, emince “biz” diyerek yazdığım sevgili arkadaşlarım!…

 Tüm insanlara hep birlikte söyleyebileceğimiz bir şeyler var değil mi; “Biz Bolu Lisesi öğrencisiyiz… Hala çocuğuz hala genciz… JBir süreliğine zamanı durdurduk,  fotoğraf karelerine rolsüz, pozsuz içten gülüşlerle, gözlerimizdeki çıkarsız ışıltısıyla yansıdık… Bugüne, tazelenen benliklerimiz ve belleklerimizle döndük… Böylesi hoş bir teneffüs hepinizin hakkı… Es geçmeyin ve dostluklarınızın değerini bilin…  ”

 Yani dememiz o ki ey okuyanlar;

O gider, bu gider, şu gider, dostluk ve dostlar heep yanı başımızdadır...”



Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Biz Bolulular (www.bizbolulular.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Mobil Uygulamalarımız

IOS UygulamamızAndroid Uygulamamız