Üç harften oluşan, çok basit söylenebilen, Elif Şafak’ın ünlü romanına ismini veren, uğrunda dağların delindiği, canların verildiği bu kelime hakkında bugüne kadar ünlü ünsüz birçok kişi konuştu, yazdı ve çizdi.

Bu hafta gazetelerde Meclisimizin en üst düzey bürokratlarının söylemlerini okuyunca bu konu hakkında duygularımı azda olsa açıklama zamanı geldi diye düşündüm.

Başbakan Yardımcısı Sayın Bülent Arınç, Bosna-Hersek’te temaslar da bulunurken “Bir delikanlı veya bir genç kız mutlaka âşık olmalı, bunlar güzel duygulardır” demiş.

Bana göre çok güzel bir açıklama. Aşk sadece ilahi aşk değildir. İnsan her şeye Âşık olabilir. Malum gönül bu…

Yaklaşık aynı zaman diliminde Türkiye’de Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı Cemil Çiçek,  bir soru üzerine aşkı tarif etmiş.

Cemil Çiçek’in gözünden Aşk:  “Aşksız hayat, tatsız tuzsuz pilav gibidir. Onun ne kadar tadı olursa, aşksız hayatın da o kadar tadı olur.” 

Birden aklıma ne geldi? Malum üç beyaz zararlıdan bahsediliyor. Tuz, Şeker ve Un…

Lokantalarda masalardan tuzluklar kaldırılıyor. Tuzun insan sağlığına zararlı konuşuluyor (Keza un ve şeker içinde aynı). Sayın Cemil Çiçek Aşk’ı tuza benzetmiş fakat diyeceğim o ki tuz zararlı. Keşke Aşkı başka bir örnekle açıklasa idi.

Latife kısmını bir kenara bırakırsak. Bu iki önemli devlet büyüğümüzün bu söylemlerini zamanında ve yerinde buluyorum.

Aşk sevgi ile başlar. Sevgilerin köreldiği ve nefretlerin uyandığı günümüzde bu tür söylemlere çok ihtiyacımız var.

Okuduğumuz ve izlediğimiz onca kötü haberden sonra karamsarlıktan bir nebze uzaklaşmak ve gönüllere seslenmek bence takdire şayan.

Dünyada ve Ahirette Aşk’a ulaşmanızı diliyorum.

Son olarak Hz. Mevlana’nın ilahi Aşkı anlatan sözü ile bitirelim yazımızı.

Allah ile olduktan sonra, ölüm de ömür de hoştur. (Hz.Mevlana)

Saygılarımla