TÜRKİYE’NİN KERKÜK-MUSUL POLİTİKASINDA TÜRKEŞ ve ÖZAL’IN VİZYONLARI

  • 28.09.2017 00:00


                Kuzey Irak’ta gerçekleşen referandumun ardından Ortadoğu’da 100 yıldır İngilizlerin oynadığı rol yeni bir ivme kazanmış görünmektedir. Batı ülkeleri Ortadoğu ekseninde birinci dünya savaşı sırasında kullandıkları Ermeni topluluğundan sonra şimdi Kürt topluluklarını kendilerine alet etmiş bulunmaktadır. 1950’li yılların sonunda Rusya’ya kaçan Molla Mustafa Barzani’nin oğlu Mesut Barzani Kuzey Irak’ta Kürt devleti kurma projesi ile batılı güçlerin oyuncağı haline gelmiş bulunmaktadır.

                1950’li yılların sonunda Molla Mustafa Barzani tarafından İran’da kurulan ve birkaç aylık ömrü ile buharlaşmış olan Kürt devletinin ikincisi bu sefer Kuzey Irak’ta Mesut Barzani tarafından inşa edilmeye çalışılmaktadır. Kuzey Irak’ta 25 Eylül 2017 tarihinde gerçekleştirilmiş olan ve İsrail dışında hiçbir dünya ülkesinin resmi desteğini almayan bu oldubitti, önümüzdeki günlerde bölgede çok sayıda olumsuz gelişmelere sebep olacaktır.

                Başta Kuzey Irak olmak üzere Ortadoğu coğrafyasında batılı ülkelerin birinci dünya savaşından bu yana baş aktör olarak bölgeye müdahil olmalarının temelinde petrolün olduğunu yer kürede yaşayan insanların tamamı bilmektedir. 10 bin kilometre uzaklıktaki ABD, 5 bin kilometre uzaklıktaki Avrupa ülkelerinin iştahını kabartan petrolün en kalitelisi ve dünyanın en büyük rezervleri Ortadoğu yöresinde bulunmaktadır.

                Musul-Kerkük 1000 yıllık Türk coğrafyası içerisinde bulunmaktadır. Anadolu medeniyetleri içerisindeki Sümer, Akad, Asur, Babil, Roma ve Sasani devletleri Musul-Kerkük bölgesini de içerisine alan Ortadoğu coğrafyasında hüküm sürmüş devletlerdir. Musul-Kerkük yöresi MS 600-650 yılları arasında Müslümanlığı kabul etmiş ve sırası ile Emevi ve Abbasi devletlerinin yönetiminde kalmıştır. Türk boylarının Hazar denizinin güneyinde Anadolu coğrafyasına gelmeleri ile birlikte Kerkük-Musul Selçuklu imparatorluğu himayesine girmiştir. Bin yıl önce Selçuklu devletinin başlattığı Anadolu’nun Türkleşme ve İslamlaşma sürecinde Musul-Kerkük hep Türk boylarının egemenliğinde kalmıştır. Erbil Atabeyliği, Musul ve Sincar Atabeyliği, Karakoyunlu, Akkoyunlu ve Osmanlı Devletleri Irak’ta hüküm sürmüştür. Petrol bölgesi olan Kerkük ve Musul 1921 yılında oldubitti ile İngilizler tarafından kurdurulan bugünkü Irak’a bağlanmıştır. 1926 yılında Türkiye, İngiltere ve Irak’ın yapmış olduğu protokol ile Türk şehirleri olan Kerkük ve Musul petrollerinden ülkemize pay verilmesine karar verilmiştir.

                Ağırlıklı olarak Türkmenlerin hakim olduğu Kerkük-Musul bölgesindeki Türk nüfusu 1960’lı yıllarda tüm Irak’ın nüfusunun % 10’una tekabül etmektedir. Günümüzde 25 milyon nüfusa sahip olan Irak’ın 2.5 milyonu Türk nüfustur. Kerkük ve  Musul’un 1960 yılındaki nüfus yapısında ise Türklerin ağırlığı % 80 civarındadır. 1970’li yıllarda Saddam Hüseyin’in Araplaştırma, 2000’li yıllarda Mesut Barzani’nin Kürtleştirme politikası ile Kerkük’ün Türk yapısı bozulmuştur. Özellikle belirtmek isterim ki ülkemiz yönetimleri vesayetçilerin ve darbecilerin çalışmaları ile koalisyonlara sürüklenmiş ve bu dönemlerdeki hükümetler maalesef can Kerkük ve Musul’a seyirci kalmışlardır.

                Cennet mekan Abdülhamit Hanın petrol bölgelerini 100 yıl önce kendi aile nüfusuna geçirerek koruma politikaları ne yazık ki Atatürk, Özal, Erdoğan dönemi hariç iyi bir strateji ile korunamamış ve Kuzey Irak’ta maalesef Referandum gerçekleştirilmiştir.

                Özellikle cennet mekan rahmetli Cumhurbaşkanımız Turgut Özal döneminde ekonomi ve enerjiye dönük ülkemizin politikalarından bahsetmek istiyorum. Turgut Özal mühendis ve ekonomist kimliği ile Türk bürokrasisi, özel sektörü ve politikasına damga vurmuş, dünya çapında bir devlet adamı idi. Benimde üyesi olduğum Aydınlar Ocağı’nın 1978 yılı Mayıs ayında Tarabya otelinde yapılan toplantıda Türk Ekonomisi masaya yatırılmıştı. O dönemde MESS (Madeni Eşya Sanayicileri Sendikası) başkanı olan Özal iktidar olduğu dönemlerde gerçekleştirmiş olduğu ekonomideki dönüşümü bu toplantıda detayı ile anlatmıştı, ayrıca sanayinin ihtiyacı olan enerjiye ayrı bir başlık koyarak Ortadoğu coğrafyasındaki petrol politikasına dikkat çekerek Musul ve Kerkük’ün rezervlerinden bahsetmişti. O dönemde yedek subay olmam ve resmi elbise ile toplantıya katılmam dolayısıyla ülkemizin önemli devlet adamlarından Hasan Celal Güzel (1980’li yıllarda Başbakanlık Müsteşarı ve Bakanlık yapmıştır.) Mehmet Yılmaz Arıyörük’ün (1983-1999 yıllarında Türk Standartlar Enstitüsü Başkanlığı yapmıştır.) daveti ile öğle yemeğinde rahmetli Cumhurbaşkanımızla aynı masada yemek yeme şerefine nail oldum. Yemekte özellikle Kerkük petrollerinden bahsettiğini, 1926 yılında yapılan anlaşmayı hatırlatarak ülkemizin bu petrollerden pay almasını, enerji açığımızın karşılanması yönündeki enfes yorumlarını hatırlıyorum.

                Irak’ın 1990 yılında Kuveyt’i işgal etmesi sonrası ABD’nin Türkiye ile birlikte Musul Kerkük bölgesinden Irak’a girmesi gündeme geldiğinde bizim vesayetçilerin rahmetli Cumhurbaşkanımıza neler yaptığı hala bizim yaştaki kişilerin hafızasındadır. Cennet mekan Türk Dünyasının efsane lideri Alparslan Türkeş’in yazdığı mektup sonucunda Türk ordusunun Türkmen bölgesi olan Musul Kerkük’e girmesini savunan rahmetli Cumhurbaşkanımız Özal’a ilk tepki vesayetçi odaklardan gelmiştir. Dışardan beslenen ne oldukları belli olmayan monşer Dışişleri Bakanlığı mensuplarının vizyonu olmayan görüşleri maalesef dönemin MGK ağırlığı olan askerlere yapılan etki ile önemli bir fırsat kaçırılmış oluyordu. Dönemin Genel Kurmay Başkanı Necip Torumtay’ın komuta kademesindeki kişilerden aldığı bilgi ile Cumhurbaşkanına karşı çıkması sonucunda Özal’dan sert mukavemet gören paşanın istifasına kadar vasayetçilerin direnişi devam etmişti. Rahmetli cumhurbaşkanımız o dönemde gazetelere yansıyan demeçlerinde ABD ile birlikte Kürtleri de koruma amaçlı olarak Türkmen bölgesi olan Musul Kerkük’ün ülkemize ilhakını planlamıştı. Bu plana vaseyetçilerin gösterdiği direnç ve meclisteki oylamalar maalesef ülkemizin önemli fırsatını kaçırılmasına sebep olmuştur. Türkmen bölgesi Musul-Kerkük vesayetçilerin oynadığı olumsuz görüş ile öksüz kalıyor ve Kürtlere terk ediliyordu.

                Ülkemizin önemli stratejist uzmanlarından benimde yakından tanıdığım hocam ve emrinde çalıştığım Tevfik Göksel’in oğlu merhum Erhan Göksel 2008 yılında gazetecilerle yapmış olduğu mülakatta bu olayı detayı ile anlatmıştır. Merhum Erhan Göksel tartışmanın olduğu gün Çankaya köşkünde Özal-Torumtay tartışmasını yan odadan dinlediğini vasayetçilerin tehdidini ve Cumhurbaşkanının bunları Yüce divana gönderme yönünde Baş danışmanı Arif Yüksel’e talimat verdiğini belirtmektedir. Merhum Erhan Göksel’in babası Tevfik Göksel Milli Eğitim Bakanlığında Mesleki Teknik Yüksek Öğretim Genel Müdürlüğü yaparak ülkemizin İktisadi Ticari İlimler Akademisi, Devlet Mimarlık Mühendislik Akademileri, Bakanlığa bağlı Yüksekokullara yapmış olduğu hizmetlerle damgasını vurmuş, Öğretmen Okulları Genel Müdürü merhum Ayvaz Gökdemir’in aynı dönemlerde mesai arkadaşıdır.            

                Merhum orgeneral Necip Torumtay’ın istifasına dönük rahmetli Özal’ı karalamak isteyerek bilgi kirliliği çıkaran bazı yazarlar ve üniversitelerde konferans vererek kamuoyu yaratan kişilerin çabaları beyhudedir. Bunların yazdıklarının hiçbirisinin doğru olmadığını asil milletimiz bilmektedir. Darbeci ve vesayetçi odakların ülkemizde oynadığı bu olumsuzlukları örtmeye dönük çabalara milletimiz seçimlerde ve 15 Temmuzda cevap vermiş ve vermeye devam edecektir.

                Sayın Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan’ın yasağının bittiği döneme rastlayan 1 Mart 2003 tezkeresinde ise maalesef yine Milli Güvenlik Kurulunda vasayetçi ve darbeci odakları tekrar ortaya çıkmış ve Kerkük-Musul’da 1000 yıldır yaşayan Türkmen kardeşlerimizin yalnız kalmasına sebep olmuşlardır.

                Basına bugün yansımış olan dönemin Milli Savunma Bakanı değerli devlet adamımız Milli Savunma eski Bakanımız Vecdi Gönül’ün o dönemdeki MGK görüşmelerinin yayınlanması yönündeki isabetli görüşüne gönülden katılmamak mümkün değildir. MGK görüşme tutanaklarının yayınlanması ile vesayetçi ve darbeci odakların ülkemizi bugünkü duruma nasıl getirdikleri ortaya çıkacaktır. Açıklanır açıklanmaz bilemiyorum ama şunu belirtebiliriz, bu vesayetçi odakların darbe teşebbüsleri, cumhuriyet mitingleri, e muhtıralar yoluyla ile milletin tercihini değiştirme çabaları milletimiz tarafından unutulmuş değildir.

                1990 yılındaki ve 2003 yılı 1 Mart tezkerelerinin vesayetçi odaklar tarafından red ettirilmesi sonucunda ABD ile birlikte bölgeye müdahale etmemizi olanaksız hale getirilmiştir. Sonuç olarak maalesef Kuzey Irak kaosu bugünkü durumuna gelmiş bulunmaktadır.

                Bugün için şükretmemiz gereken en büyük teselli ise devlet yönetiminin ehil ellerde olması ve vesayetçi ve darbeci odakların yerinde ise ordumuza sahip çıkan milleti ile birlikte hareket eden bir Genel Kurmay Başkanımızın olmasıdır.

 

Dr. Hasan LÖK

Abant İzzet Baysal Üniversitesi

Öğretim Üyesi

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Biz Bolulular (www.bizbolulular.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Yorumlar (1)

  • ulaş ve ozan
    ulaş ve ozan
    23.11.2012 18:36

    öğretmenim sizi çokseviyorum.

Mobil Uygulamalarımız

IOS UygulamamızAndroid Uygulamamız