- 3.02.2017 00:00
1944 yılının 3 Mayıs tarihi Türk Milliyetçileri açısından önemli bir gündür. Türkiye Cumhuriyetinin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk’ün 1938 yılında vefat etmesinden sonra yön değiştiren “tek millet” kavramının değiştirilmesiçabaları karşısında bazı yazarların buna itiraz etmesi süreci bu günü ortaya çıkarmıştır. Türklük ve tek millet kavramlarının üzerinden bulutların geçirildiği dönemin Cumhurbaşkanı Atatürk’ün silah arkadaşı ve Cumhuriyetimizin kurucularından birisi olan İsmet İnönü’dür.İsmet İnönü’nün “Tek Şef” yönetimi bilindiği gibi Demokrat Partinin iktidara geldiği 1950 yılına kadar devam edecektir. Millet kavramını yozlaştırmaya çalışan kadrolara karşı dönemin aydınlarından Nihal Atsız, Reha Oğuz Türkkan gibi yazarlar Başbakan Şükrü Saraçoğlu’na mektuplar yazmaya başlamışlar ve bu yozlaştırma çabalarına karşı çıkmışlardır. Yozlaştırma çabalarında temel neden ülkenin yöneticilerinin sistemi komünizme doğru götürme yönündeki adımları olarak tarihe geçmiştir.Uzun bir süre Nihal Atsız ve Necdet Sancar’ın yazdığı yazılar dönemin iktidarı tarafından görmezden gelinmiş ve Nihal Atsız, Reha Oğuz Türkkan, Alparslan Türkeş, Necdet Sancar, Zeki Sofuoğluönderliğinde toplam 11 kişilik grup 3 Mayıs 1944 günü yaptığı gösteri ile hükümete karşı tavır ve tepki sergilemişlerdir.Cumhuriyet döneminde hükümete karşı ilk gösteri olarak tarihe geçen bu toplantının ülkemizin demokrasi tarihinde önemli bir yeri bulunmaktadır.
Cumhurbaşkanı İsmet İnönü’nün 19 Mayıs tarihindeki nutku sonrası 3 Mayısta gösteri yapan grubun önderlerinin tutuklanmasını beraberinde getirmiştir. Tarihimize “Turancılık” davası olarak geçen ve 3 Mayıs toplantısını yapan 11 önderin Sirkeci’de gözaltına alınarak “tabutluklarda” işkence görmesi ile yaklaşık 1 yıllık hapis sürecini beraberinde getirmiştir.Atatürk döneminde başlayıp Türk Devletinin varlığı sürecinde devam edecek olan devlet politikamızın temelini oluşturan “Ne Mutlu Türküm Diyene” ifadesi ile desteklenmiş olan milliyetçi akımlar, 1939 yılından 1950 yılına kadaraskıya alınmıştır. Türkiye Cumhuriyeti devletinin kuruluş döneminde Mahmut Esat Bozkurt’un kanun teklifi olarak Meclisimize vermiş olduğu milletin dininin Hıristiyan olması çabaları nasıl boşa çıkmış ise 1940 yılından sonraki millet kavramımız üzerindeki oyunlarda tabutluklarda yatan 11 Türkçü’nün önderliğinde boşa çıkmıştır. 1944 yılında tabutluklarda başlayan işkenceler sonrası “TURANCILIK” davası 1 yıl sürmüştür. Dava sonucunda tüm tutuklular serbest bırakılmıştır.
Turancılık davası Rusya’nın baskısı ile bir süre devam etmiş, ikinci dünya savaşında Alman karşıtlığı olarak tarihe geçmiş bir davadır. Nihal Atsız bu süreci mektupları ile yönetimde bulunanlara açıkça ifade etmiştir. Atsız’a göre Turancılık davası Türkçülük akımının kuvvetlenmesine neden olmuş bir olgu olarak belirtilmiştir.
Turancılık davası “tabutluklarda” başlayan işkence ve sonrası yaklaşık 1 yıllık hak mahrumiyeti milliyetçilere darbe olmamış, milliyetçilik davasını güçlendirmiştir. Turan davasının mağdurlarından Türk Dünyasının efsanevi lideri Alparslan Türkeş tarafından 3 Mayıs günü “Türkçüler Bayramı” olarak adlandırılarak her yıl kutlanmaya başlamıştır.
1965 yılından sonra aktif siyasete giren Alparslan Türkeş CKMP ve MHP’nin doktrinini “Turancılık” davasında ortaya konan savunmalar ve fikirler ışığında şekillendirmiştir. Bizim gençlik dönemimizde Turancılık davasından yargılanan 11 önderin tamamına yakını yaşamakta idi. Bunların birçoğunun konferansı ve sohbetlerinde bulunmuş olmaktan dolayı mutlu olduğumu belirtmek isterim.
Merhum Alparslan Türkeş’in devletimizin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk’ün fikirlerinden esinlenerek geleceğe dönük Sovyetler Birliği’nin dağılacağı üzerindeki öngörüleri 3 Mayıs 1944 yılındaki “Türkçülük Günü” manifestosuna dayanmaktadır. Türkçülük davasına önderlik yapmış olan 11 kişinin başlattığı hareket ve Türk Birliği fikri maalesef icraat aşamasına geçirilememiş ve 1990 yılında dağılan Sovyet Rejiminde bağımsız kalan Türk devletlerine yapmamız gereken desteği temelsiz bırakmıştır. Cumhuriyetimiz 1950-1990 yılları arasında Türk Birliği’ni savunan fikirleri temel alarak hazırlık yapmış olsa idi Türk Dünyası ile devletimiz arasındaki ilişkiler daha sağlam temellere oturmuş olacaktı.
Özellikle bu önderlerden 2 kişiden burada bahsetmek istiyorum. Zeki Sofuoğlu Adana Kozan doğumlu olup Ankara Siyasal Bilgiler Fakültesi ve Ankara Hukuk Fakültesi mezunudur. Milli Eğitim Eski Bakanlarından Merhum Cihat Bilgehan’ın Öğretmen Okulları Genel Müdürlüğü’nü yapmış, 12 Mart 1971 sonrası görevden alınarak müşavirliğe atanmıştır. Bir süre sonra benim de öğrencisi olduğum Ankara Ticaret ve Turizm Yüksek Öğretmen Okulu’na müdür olarak atanmış ve bizim fikir hayatımıza önemli katkıları olmuştur. Merhum Zeki Sofuoğlu 1975-1978 yılları arasında ülkemizin büyük devlet adamı Milli Eğitim eski Bakanı Ali Naili Erdem tarafından MEB Müsteşar Yardımcılığına getirilmiş ve bugünkü Eğitim Fakültelerinin temelinde olan Eğitim Enstitülerinde çok sayıda milliyetçi öğretmenlerin yetişmesine vesile olmuştur. Ülkemizin yetiştirdiği büyük devlet adamı Zeki Sofuoğlu 2013 yılında İstanbul’da vefat etmiştir.
Reha Oğuz Türkkan uzun yıllar Amerika’da kalmış, bu ülkede Ordinaryüs Prof. Ünvanı ile öğretim üyeliği yapmıştır.Ayrıca çeşitli dönemlerde ülkemize gelerek Türk Yüksek Öğretimine ve Milli Eğitimine hizmet vermiştir. Şimdiki uzaktan eğitimin temellerinin atılmasında emeği olmuş değerli bir devlet adamıdır. 1975 yılında Yaygın Yüksek Öğretim Kurumunun Genel Sekreterliği’ne dönemin Milli Eğitim Bakanı Ali Naili Erdem tarafından getirilmiştir. Benimde 1975 yılında 1 yıllık bir süre bu değerli fikir adamımızın yanında çalışma hayatım olmuştur.Kendisinin değerli fikirlerinden ve devlet adamlığından çok şey öğrendiğimi burada ifade etmek isterim.
Yaygın Yüksek Öğretim Kurumunda değerli büyüğüm Reha Oğuz Türkkan’ın yönetiminde Müdür Yardımcılığım ve Ankara Ticaret ve Turizm Yüksek Öğretmen Okulu’nda müdürüm Zeki Sofuoğlu’nun yanındaki öğrencilik ve aynı zamanda Ankara Ticaret ve Turizm Yüksek Öğretmen Okul müdür yardımcılığım benim için onur yıllarıdır. Her ikisine de Allah’tan rahmet diliyorum. Bizlerin üzerindeki emekleri için başta Alparslan Türkeş, Zeki Sofuoğlu, Reha Oğuz Türkkan ve Türkçülük davasının önderlerinden diğer 8 kişi için yüce Allah’ımdan dileğim “mekanlarının cennet” olmasıdır.
3 Mayıs Türkçülük gününün Türk Dünyasına ve milletimize kutlu olmasını diliyorum.
Dr. Hasan LÖK
Abant İzzet Baysal Üniversitesi
Öğretim Üyesi
Yorum Yap