FİNANSAL TERORİZM ve DERECELENDİRME KURULUŞLARININ ÜLKEMİZ ÜZERİNDEKİ SİNSİ OYUNLARI

  • 24.10.2016 00:00

 

          Küreselleşme olgusu içerisindeki dünyamızda gelişmiş ülke fonlarının gelişmekte olan ülkelere yatırım amaçlı veya borsalar marifeti ile geldiği önemli bir olgudur. Gelişmekte olan ülkeler gelişmelerini hızlandırmak ve gelişmiş ülkeler seviyesine çıkmak için birinci tercih olarak yatırım amaçlı yabancı sermayeye kapılarını açmaktadır. Yabancı sermaye fonlarının akışı gelişmiş ülkelerden, gelişmekte olan ülkelere doğru seyir izlemektedir. Fonların yönlendirilmesinde yatırım yapılan ülkelerin siyasi durumu, yatırım yapılacak sektör,ülkelerin finansal sistemi ve kambiyo rejimi, ortaklık yapılacak sermaye grubunun mali yapısı önemli rol oynamaktadır.

          Gelişmekte olan ülkelerde siyasi istikrarın ve hukuk sisteminin iyi işlemesi ülkeye gelen sermayenin kar payları ile anaparanın zorluk olmadan kolayca tekrar ilgili ülkeye dönmesi yatırımcıların hassas olduğu konudur. Karların geri dönüşünde finansal sistem ile kambiyo rejimi önemli bir etken olarak ortaya çıkmaktadır. Ülkemiz 1980 yılında 24 Ocak kararları ile ihracata dönük kalkınma politikasının başlatmıştır. İzleyen 1983 yılında ülkemizin kambiyo sistemi değiştirilerek finans piyasaları liberal ülkeler seviyesine getirilmiştir.Liberalleşme dönemindeki döviz yetersizliklerine dönük finansal krizler 1994, 1998, 2001 yıllarında kendini göstermiştir. Ülkemizde yaşanan bu döviz sıkıntıları 2002 yılında iktidara gelen AK Parti iktidarı ile düzlüğe çıkarılmış, 2008 yılında dünyada yaşanan finansal kriz güçlü iktidarın işbaşında olması dolayısıyla Türkiye’yi etkilememiştir. Son 14 yılda çeşitli gruplar tarafından bir çok defa darbe eşiğine getirilmiş olan ülkemizin ekonomik istikrarını bozarak hükümeti devirmeye dönük çok sayıda girişim sayın Cumhurbaşkanımızın dirayetli duruşu ile önlenmiştir. 2003 ve izleyen yıllarda çok sayıda demokrasi dışı güçlerin baş kaldırması 2007 yılında Cumhurbaşkanlığı seçiminde Anayasa Mahkemesinin aldığı ucube karar ile zirveye çıkmıştır. Bu darbeci zihniyete halkımız Ekim 2007 ayında büyük bir tokat vurarak çarpık olan Cumhurbaşkanlığı seçimini düzeltmiştir. 2008 yılındaki Ak Parti’nin kapatılması davası ile Paralel yapının 2010 yılından sonra yaptığı hukuk darbeleri ve 15 Temmuz Darbe girişimi ülkemizin ekonomik ve siyasi istikrarına yapılmak istenen ve başarılamayan dış güdümlü hareketlerdir.

           Son 14 yıllık tek parti iktidarına yapılmış olan bu darbe girişimleri 15 Temmuz ayaklanması ile son bulmamış, ülkemiz üzerinde oynanan yeni bir finans terörü ile ekonomimiz sarsılmak istenmekte ve mevcut AK Parti iktidarına dönük hücumlar devam etmektedir.

           Bu yeni finans terörünün adresi ise uluslararası arenada fonlara yön veren derecelendirme (rating) kuruluşlarıdır. Dünya da yabancı fonlara yön veren rating kuruluşlarının en belirginleri ABD’de bulunmaktadır. Küresel alanda 18 civarında derecelendirme kuruluşu bulunmaktadır. Bu kuruluşlardan en önemlisi standart andpoor’s, fitch, moody’s adlı derecelendirme kuruluşlarıdır. 15 Temmuz darbe girişimini izleyen günlerde “yatırım yapılabilir” ülke olarak bu şirketlerin yetkililerinin yaptığı açıklamalar 2 ay sonra “yatırım yapılamaz” durumuna dönüştürülmüştür.

           Ülkemiz son yıllarda büyük mega projeleri faaliyete geçirmektedir. Dünyanın en uzun köprüsü olarak adlandırılan Osmangazi körfez geçişi, üzerinden tren yolu geçen ve dünyada benzeri olmayan Yavuz Selim Köprüsü, Boğaz geçişleri, İstanbul’a üçüncüsü yapılmakta olan dünyanın en büyük havaalanı ülkemize mevcut iktidarın kazandırdığı büyük eserlerdir. Bu eserler yap-işlet-devret modeli ile finanse edilmektedir. Ülkemizin finans sistemine, kambiyo rejimine ve ekonomisine güven olmasa bu yatırımların yapılması mümkün olmayacaktır. Bu derecelendirme kuruluşları altyapı ve üstyapıda ülkemizde gerçekleştirilen mega projeleri göz ardı ederek sahte notlar ile Türkiye’nin önünü kesmek istiyorlarsa bunu başaramayacaklarını bilmeleri gerekmektedir.

          Derecelendirme kuruluşları, ülkeleri ve şirketleri değerlendirerek not verirken şu kıstasları göz önüne almaktadır. Ülkenin siyasi durumu, iktidarın hukuki düzenleme yapma kabiliyeti, iş başındaki iktidarın olası riskleri önleme kabiliyeti, ekonomideki performansı, ülkenin üretkenlik ve verimlilik durumu, nüfus yapısının iş yapma kabiliyeti ve ortalama yaş oranı, ülke insanının eğitim durumu, kalkınma hızı, altyapı yatırımlarının yeterliliği gibi birçok kıstas göz önünde bulundurarak not vermektedir.

          Türkiye son 14 yılda kişi başına milli gelirini 3 bin dolar civarından 10 bin doların üzerine çıkarmış, gayrisafi milli hasılasını 250 milyar dolar civarından 850 milyar dolar civarına çıkarmıştır. Dış ticaret hacmimiz 100 milyar dolar civarından 400 milyar dolar civarına çıkmış, ülkemize gelen turist sayısı 12 milyon kişiden 35 milyon kişiye çıkmıştır. Bu olumlu gelişmeler sonucunda yukarıda saymış olduğumuz çok sayıda mega proje son yıllarda planlanarak uygulamaya konulmuştur. Ak Parti iktidarı 2002 yılından bu yana yapmış olduğu olumlu icraat sonucunda her seçimde oyunu artırarak milletin teveccühünü sağlamıştır. Bu teveccüh ve demokrasiye sahip çıkma iradesi 15 Temmuz darbesinin tank ve uçaklarına karşı gelmiş, ülkenin olası bir badireye atılmamasını sağlamıştır. Derecelendirme kuruluşları bu gelişmeleri görmezden gelip belli çevrelerin isteklerini öne çıkararak ülkemize leke atma çabasında bulunmaktadır.

           Son 14 yıllık Ak Parti iktidarı ve Sayın Cumhurbaşkanımızın hukuk sistemimiz ile ekonomi de ülkemizin çağ atlamasına dönük yaptığı değişimler sonucunda her türlü darbe bu ülkenin gelişmesini önleyemeyecektir.  

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Biz Bolulular (www.bizbolulular.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Mobil Uygulamalarımız

IOS UygulamamızAndroid Uygulamamız