KAHVENİN İÇİNDEN NE ÇIKTI

Ramazan Sohbetlerimiz, Yukarı Çarşı’nın anılarını canlandırmaya devam ediyor.

KAHVENİN İÇİNDEN NE ÇIKTI
12.08.2011 - 12:37

 

 “Ramazan Sohbetleri” 1946 yılında babası Mehmet Oğuz’un kurduğu Oğuz Kuyumculuğu, 1987 yılında devir alan Mustafa Oğuz ile devam ediyor.

Mustafa Oğuz ilkokuldan sonra okumak için İstanbul’a gider. Lise eğitimi bittikten sonra babasının rahatsızlığı nedeniyle memleketine döner ve babası ile beraber çalışmaya devam eder. Lise eğitimi sırasında Kapalıçarşı da bir süre çalışmıştır. Mesleğe yabancı değildir yani.

Sizi tanıyabilir miyiz?

Mustafa Oğuz, 1962 yılında Bolu’da doğdum. İlkokulu burada okuduktan sonra lise eğitimim için İstanbul’a gittim. Okul bittikten sonra Bolu’ya döndüm. Babamla beraber bu dükkânda çalışmaya başladım.  Babam 1946 yılında bu dükkânı açtı, ben 1987 yılında ondan devir aldım. Babadan aldığımız bu işletmeyi devam ettiriyoruz.

Geçmişle bugün arasında nasıl farklılıklar var sizce?

Önceden bir şey lazım olurdu, “babama şunu bir ulaştırabilsem derdim”, şimdi teknoloji o kadar ilerledi ki her şey anında elinize geliyor. Hayat şartları daha kolay hale geldi.

 “Eskiden insanlar birbirlerine daha yakındı. Şimdi bunu göremiyoruz. Daha kabuklarına çekildiler, hayat koşuşturmacasına kapıldılar” diyor Mustafa Bey. Eskileri soruyoruz. Birkaç hatıra canlanıyor yüzünde ki tebessümde.

30 yıl kadar önceydi. Ramazan kış mevsimine gelirdi o zamanlar. O günlerde bir âdetimiz vardı. İftara Kaplıcaya giderdik. Komşumuz vardı burada Bahri Uzun (Yorgancı Bahri), genellikle onunla beraber giderdik. İkindi namazından sonra, Bahri Ağabeyin Akpınar mahallesindeki bahçesine gider, orada göveç yapardık. Yemek yedikten sonra doğru kaplıcaya giderdik.

O günleri özlüyor musunuz?

O günkü şartlar onu getiriyordu. Günümüz koşulları farklı olduğu için bu şartlara ayak uyduruyoruz. Ama tabi o günlerin keyfi bir başkaydı.

O zamanlar bilgisayar yoktu, televizyon yoktu, günler geçmek bilmezdi. İnsanlar birbirleriyle sohbet ederek, şaka yaparak zaman geçirirdi. Şimdi meşgale çoğaldı, zaman hemen geçiyor. Şimdi teknolojinin gelişmesiyle uzaklaştık bunlardan. Mektup vardı kayboldu, telefon aldı yerini. Hiç değilse sesimizi duyuyorduk, şimdi o da kalmadı. Bilgisayardan iki kelime yazıyoruz akrabalarımızla haberleşmek için. Şimdi şaka bile yapamıyoruz birbirimize, o samimiyet, o günlerde ki sabır kalmadı.

“Bahri Ağabey Çok Şakacı Bir İnsandı.”

Ben askerdeydim. Yorgancı Bahri’nin dükkânı yanmış, her şey perişan. Yangından 15 gün sonra Çaycı Şeref gitmiş, Yorgancı Bahriye “ ya Bahri senin yorganlar da gitti ama bizim şu 2 metre çay hattı kablosunun parasını kim verecek?” demesiyle Yorgancı Bahri bütün çarşıda kovalamış Çaycı Şerefi. Bugün dükkânı yanmış birine bunu söylesen kavga çıkar herhalde.

“Yorgancı Bahri’nin Kahveci Şeref’e düzenlediği intikam planı”

Yorgancı Bahri de ona yapardı şaka. Bir gün kahve paketini boşaltmış, içine ölü yılan koymuş. Şeref Ağabey’i çağırmış. “ ya Şeref bu kahveyi al, hem bize hem kendine bir kahve yap da içelim” demiş. Şeref Ağabey alıyor paketi gidiyor ocağa. Paketi açıp cezveye boşaltmasıyla dükkânda ki herkesin kaçması bir oluyor.

Haber: Nermin Kaya


Editör: E. Candan