HAYDAR BAŞ BOLUDAN SESLENDİ

Milli Kahramanlar sempozyum serisinin üçüncüsü BTP Genel Başkanı Prof.Dr.Haydar Baş'ın katılımıyla Bolu'da gerçekleşti.

HAYDAR BAŞ BOLUDAN SESLENDİ
21.01.2013 - 17:18

 

Yeni Mesaj Gazetesi'nin Bolu'da düzenlediği Milli kahramanlar programında 26 konuşmacı yer aldı. 7 saat süren etkinlik BTP Genel Başkanı Prof. Dr. Haydar Baş'ın final konuşmasıyla gece yarısı 02.00'de sona erdi 
 
Milli Kahramanlar sempozyum serisinin üçüncüsü tam 7 saat sürdü. İl Kültür Merkezi salonunu dolduran vatandaşların yanı sıra salonda yer bulamayanlarda etkinliği salonun dışına yerleştirilen monitörlerden izledi. 
 
 BTP Lideri, 76 dakikalık konuşmasında  Mustafa Kemal Atatürk'ün Anadolu yaylasında Hacı Bektaş'tan kalan malzemeyi yoğurarak, Türkiye Cumhuriyeti devletini kurduğuna işaret eden Prof. Dr. Baş, şunları söyledi: "Bu son derece enteresan bir inceliktir. Atatürk'ün Türkiye Cumhuriyeti devletini kiminle beraber kurma kararı aldığını biliyor musunuz? Bilen var mı? Bilmezsiniz zira Mustafa Kemal'i size öyle tanıttılar ki, böyle bir Mustafa Kemal tarihte bile yaşamamış. Mustafa Kemal'in -Allah gani gani rahmet eylesin-  babası Ali Rıza beyefendidir. 
 
Ali Rıza, 12 imamdan bir tanesinin adıdır. Ailesine ona onun ismine hürmeten adını Ali Rıza koyuyor. Yani Bektaşi tarikatının en güçlü ailelerinden bir tanesi de Ali Rıza beyin anası, babası ve ailesidir. Mustafa Kemal'in anası Molla Zübeyde Hanım'dır. Rıfat Efendi Hazretleri'nin müridesidir. O kadar takva ki, Molla Zübeyde unvanıyla tanınıyor. Şimdi bu Molla Zübeyde'ye öyle iftiralar attılar ki, yapılanlar şerefsizliktir. Mustafa Kemal, Molla Zübeyde'nin yetiştirdiği evlattır. Mustafa Kemal, Harp Okulu'nda okurken yazın annesini ziyarete gittiğinde Rifat Efendi'nin dergâhında zikrullah meclislerine katılır, 'Hu, Hu' diyerek sema eder, 'Allah, Lailaheillallah" diyerek zikrederdi. Öyle zikir yapardı ki, vücudu kan ter içinde kalırdı. Bu konuda hepimiz yanıldık, hepimiz iftira ettik. Allah bizi affetsin! Biz Amerikan, İngiliz ajanlarının ağzına baktık, onları iman ehli zannettik, teslim olduk, kalbimize fitne tohumu ektiler. Şimdi baktım ki, adam Büyük Ortadoğu Projesi'nin (BOP) askeri olmuş. BOP, kimin projesi? ABD'nin... Ne kadar da yanılmışız? Bunların ağzına baktık, bu insanları karaladık." 
 
 
Mustafa Kemal'in 7 yaşında Kur'an-ı Kerim'i hatmettiğini hatırlatan Prof. Dr. Haydar Baş, "Mustafa Kemal 8 yaşında hafız oldu. Ankara'da Hacı Bayram-ı Veli ve Leblebici camilerinde bütün Ramazanlarda ibadetini yapardı, hatmi şerif okuturdu. Balıkesir'de Nasrullah Camii'nde 60 sayfalık bir hutbe irad etti. Okuyun, bakın sizler onun bildiğini biliyor musunuz? Kuran-ı Kerim'i tefsir edecek heyetin başına Elmalılı Hamdi Yazır'ı getirdi. Onlara dedi ki, 'yaptığınız tefsir Hanefi fıkhıyla eşanlamlı olacak.' Sakın ona ters düşmeyesiniz. Kendisi Bektaşi meşrep bir aileden gelme. Kendisi o dergâhlarda yetişmiş. Türk milletini bir bilek, bir yürek kabul ettiği için, Kuran tefsirinin Hanefi fıkhı üzerine yapılmasını emrediyor. Şimdi bu insana iftira etmek kimin haddine olabilir? Ajanlar ve hainler edebilir. Şimdi Türk siyaseti böyle bir insanı her zaman hayırla yâd etmeli, onun koyduğu kuralların esaslarını günümüzün şartlarına göre uygulaması gerekir" şeklinde konuştu. 
 
Birlik ve beraberlik şart 
 
 
Türk milletinin mutlak surette bir ve beraber olmaya ihtiyacı olduğunu ifade eden Prof. Dr. Baş, şunları söyledi: "Türk milleti bir bilek, bir yürek olmalıdır. Lazı, Kürdü, Çerkezi, Arabı, Türk'ü, Boşnağı... Ayrılık gayrilik yok. Biz kardeşiz. Zaten Kuran ayeti 'Müslüman Müslümanın kardeşidir' demiyor mu? Allah koydu bu esası. Allah dedi diye biz kardeşiz. Bu gelenekten gelen Mustafa Kemal, Bursa'da bir kolejde iki Türk kızını Hıristiyan yaptıklarında, ertesi günü koleji kapattı. Çok önemli bir icraatta bulundu, Balkanlarda ne kadar Müslüman varsa onları Türkiye'ye Anadolu'ya aldı, Anadolu'da ne kadar Rum ve Ermeni varsa onları gönderdi. Bu çerçevede Gagavuz Türklerini Hıristiyan oldukları için Anadolu'ya almadı. Şimdi size soruyorum: Bu insanın niyeti nedir? Allah rızasını kazanabilmek, Müslüman olmak değil mi? Ona dil uzatanın Allah dilini kurutsun!" 
 
Balyoz gerçekleri 
 
 
Askerin aleyhine hiç konuşmadığını dile getiren BTP Genel Başkanı Prof. Dr. Baş, hakkındaki "derin devletin adamı" şeklindeki iddialara da cevap vererek, şunları söyledi: "Balyoz Harekâtı'nın deklare ettiği bir görüş varmış. Benim 2005 yılında Milli Ekonomi Modeli Kongresi'nde yaptığım konuşmanın aynısı. Güya asker bunu 2003 yılında almış, ben de onlarla toplanmışım, ihtilal yapacağız, Balyozcular da beni Başbakan yapacaklarmış! Olayın içine giren avukatlar sonra araştırıyor ki, bunlar Balyoz Harekâtını gerçekleştirse, tutuklanacak olan 10 kişiden biri Haydar Hoca! Bunu öyle çeviriyorlar ki... Hain değil mi bunlar? Bu adamlar her konuda benim ilmimin sadakası etmez, zekâtı değil! Maalesef Türkiye bu zihniyette olan insanların elinde." 
 
İŞTE TERÖR SORUNUNUN ANAHTARI 
 
 
BTP Genel Başkanı Prof. Dr. Haydar Baş, Paris'te 10 Ocak'ta 3 PKK mensubunun öldürülmesiyle ilgili dikkat çeken değerlendirmelerde bulundu. Öldürülen PKK'lılardan ikisinin cenazesinin cem evinde, birinin ise camide kılınan cenaze namazlarından sonra defnedildiğini hatırlatan Prof. Dr. Baş, şu tespitlerde bulundu: "Ben bu ülkenin evliyasına, eşkıyasına, ulemasına ve cahiline de sahip çıkarım. Benim aidiyetim çok güçlüdür, yanlış anlamayın. Hepsi benim insanım. Eğer onlar o hale düştüyse, ben bundan mesulüm. Niye? Allah bana ikaz ve irşad görevi verdi. Biz, Sayın Başbakanın 'asker için söylediği' gibi yan gelip yattık. O insanlar da maalesef İslam'ın feyzinden, muhabbetinden mahrum kaldılar. Biz PKK'lıya 'dinsiz' diyoruz, değil mi? Bu 3 kişiyi de ikisi cem evinde, biri camide olmak üzere cenaze namazı kıldırıldı. Gel şimdi sen bunun altından çık. Bu memleketin eşkıyası da Müslüman! Sen bu Müslümanları kucaklayıp, onlarla beraber bir yeni medeniyetin temellerini atman lazım gelirken, bir bilek ve bir yürek olmak gerekirken, 1984 yılında eşkıyalığın kapısını açan adamların safına geçtin, onların kahraman yaptığı Apo'nun dizinin dibine diz çöktün, Kuran okur gibi talim ediyorsun. Benim sahip çıkmam, onun sahip çıkması gibi değil. Ben onu kucaklayacağım, ben onun cebine para koyacağım, sırtını giydireceğim, karnını doyuracağım, anasına - babasına - kardeşine maaş vereceğim, kendine maaş vereceğim, iş ve aş sahibi yapacağım. Asgari ücret 4 bin TL olacak. Güneydoğu'da niye problemler var? Bölgede benim çok sayıda Kürt arkadaşım var. Ama hiçbiri Kürtçü değildir. Sorun, "Biz Müslüman Türk'üz" derler. Hacı Bektaş geleneğinden geldi de, ondan." 
                                                  

Editör: E. Candan