ÇOK ZENGİNİZ ASLINDA

  • 2.05.2011 00:00

 

Zaman zaman herbirimiz elimizdeki nimetleri yok sayarcasına yaradana sitem ederiz. Allah’ım beni niye zengin yaratmadın diye. Ama hiç hesap etmeyiz sahip olduklarımızı.

Bazen de kaybedince anlarız yitirdiklerimizin değerini

Geçenlerde okuduğum bir hikaye bana ne kadar zengin olduğumu hatırlatıverdi. Sonrasında Allah’ım sana şükürler olsun dedim.

Siyasi gündemin ağır bastığı bir dönemde tüm eleştirel yaklaşımlarımızı bir kenara bırakıp kendimize bakalım .

Kendimize dönüp sahip olduklarımızı bir kez daha hatırlayalım.

Belki, gereksiz hırslarımızın bir parça törpülenmesine faydası olur.

Fincan Takımı

Yırtık pırtık paltolar giymiş iki çocuk kapımı çaldılar: "Eski gazeteniz var mı bayan?" Çok işim vardı. Önce hayır demek istedim ama ayaklarına gözüm ilişince sustum. İkisinin de ayaklarında eski sandaletler vardı ve ayakları su içindeydi. "İçeri girin de, size kakao yapayım" dedim. Hiç konuşmuyorlardı.

Islak ayakkabıları halıda iz bırakmıştı. Kakaonun yanında reçel, ekmek de hazırladım onlara, belki dışarıdaki soğuğu unutturabilir, azıcık da olsa ısıtabilirdim minikleri. Onlar şöminenin önünde karınlarını doyururken ben de mutfağa döndüm ve yarıda bıraktığım işlerimi yapmaya koyuldum. Fakat oturma odasındaki sessizlik dikkatimi çekti. Bir ara başımı uzattım içeriye. Küçük kız elindeki boş fincana bakıyordu...

Erkek çocuğu bana döndü, "Bayan, siz zengin misiniz?" diye sordu. Zengin mi? "Yo hayır!" diye yanıtlarken çocuğu, gözlerim bir an ayağımdaki eski terliklere kaydı. Kız elindeki fincanı tabağına dikkatle yerleştirdi ve "Sizin fincanlarınız, fincan tabaklarınız takım" dedi. Sesindeki açlık, karın açlığına benzemiyordu.

Sonra gazetelerini alıp çıktılar dışarıdaki soğuğa. Teşekkür bile etmemişlerdi ama buna gerek yoktu. Teşekkür etmekten daha öte bir şey yapmışlardı. Düz mavi fincanlarım ve fincan tabaklarım takımdı. Pişirdiğim patateslerin tadına baktım. Sıcacıktı patatesler. Başımızı sokacak bir evimiz vardı, bir eşim vardı ve eşimin de bir işi... Bunlar da fincanlarım ve fincan tabaklarım gibi bir uyum içindeydi.Sandalyeleri şöminenin önünden kaldırıp, yerlerine yerleştirdim.

Çocukların sandaletlerinin çamur izleri, halının üzerindeydi halâ. Silmedim ayak izlerini. Silmeyeceğim de. Olur unutuveririm ne denli zengin olduğumu...

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Biz Bolulular (www.bizbolulular.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Yorumlar (1)

  • meraklı
    meraklı
    26.04.2011 10:04

    sayın Aslan; 1987 den beri yapılan Devletin özelleştirme politikası üzerinden propaganda pek inandırıcı gelmiyor sizin anlam veremediğiniz seçmen eğilimlerine. Bence 12 haziran sonrası hayallerinizi ve iktidar beklentilerinizi açıklarsanız daha inandırıcı olur. Tamam zayıf halka belli giden gitsin ammaaaa Soru şu: Kim Gelsin?

Mobil Uygulamalarımız

IOS UygulamamızAndroid Uygulamamız