MÜKEMMEL OLMAK YADA OLMAMAK

  • 22.03.2011 00:00

 

        Bu hafta sonu Bolu Toplum Ruh Sağlığı Merkezinde,  İstanbul Üniversitesi Psikiyatri anabilim dalından Prof. Dr. Raşit Tükel eğitim vermek üzere konuğumuzdu… Konu başlığı da “Obsesif Kompulsif Bozuklukta Tedaviler ” idi. Hazır bu konuyu sıcağı sıcağına dinlemişken; bugün de sizlere Obsesif Kompulsif Bozukluk(OKB)’den,  yani halk arasında “Titizlik Hastalığı” olarak bilinen; türkçesi “Saplantı Zorlantı Bozukluğu” olan bu hastalıktan söz etmek istedim… Çünkü bu toplumumuzda olukça sık görülen bir ruhsal hastalık olmasına rağmen; ne yazık ki tedavi edilebilir bir durum olduğu bilinmediğinden; yardım almak için başvuruların halen az olduğu bir  tablodur. Gerçekten de kişi bundan şikayet etmediği sürece dışardan fark edilmesi zor bir durumdur…Öyle ki  hastalık ilerleyinceye kadar kişi bir şekilde işlevselliğini sürdürebilir. Özünde  çevreden çok, kişinin kendisine sıkıntı yaratan ;hayatı zorlaştıran ve sıklıkla sonunda kişiyi depresyona sokan bir durum olmasına rağmen ,neden peki böyle bir durumda kolay kolay kişi yardım almaz?? Çünkü ne yazık ki kişi bile bunun hastalık olduğunun farkında değildir…Nedir peki bu hastalığın özelliği??

        Kişinin saçma olduğunu bildiği halde kafasından söküp atamadığı; sık tekrarlayan ve yoğun sıkıntı yaratan düşüncelere obsesyon (saplantı, takıntı, evham, vesvese…) denir.

Örneğin temizlik ile ilgili saplantılar, şüphe saplantıları, dini ve cinsel içerikli saplantılar olabilir.

        Zorlantılı davranış dediğimiz kompulsiyonlar ise kişinin kendisine sıkıntı veren saplantılı düşünceleri gidermek amaçlı yapılan tekrarlayan davranışlardır. Örneğin eline dışarıdan mikrop bulaştığı şeklindeki saplantılara bağlı sıkıntıları gidermek amaçlı ellerin sık yıkanması; bu yüzden ellerde tahrişe bağlı cilt lezyonlarının gelişmesi, temizliğe çok fazla zaman ayrılması, bunlar yapılmadığı takdirde yoğun sıkıntı yaşanması, şüphe saplantısı olanların yaptıklarından emin olamayıp kapıları, elektrikleri, muslukları tekrar tekrar sık kontrol etmeleri,  banyoda uzun süre kalınması, düzen-simetri saplantıları olanların bunu yapmadıklarında yoğun sıkıntı yaşamaları gibi…

Bu kişiler genelde aşırı kuralcı olup her şeyin kendi kontrolleri altında olmasını isterler. Olmayınca da çabuk sinirlenip, çabuk tepki verebilirler… Biriktirme saplantıları olanlar yıllarca eski gazeteleri, dergileri atmadan saklayabilirler…Bu süreç başta kişi için normal gibi görünse de bir süre sonra kişinin çok fazla zamanını almaya, başka işlere zaman ayıramamaya, hayatını ve çalışmasını aksatmaya, işlevselliklerini bozmaya ve kişilerarası ilişkilerde sorunlar yaşamasına neden olur.Yıllarca hastalıkla yaşamaya devam eden hastalar bir süre sonra önce en yakınları ile ilişkilerinde çatışmaya girer; aileler koruyucu olup hastalara uyum sağladıkça, hastaların saplantıları pekişir…Ve en ufak itirazda çatışmalar büyür,  hayat çekilemez noktaya geldiğinde de tabloya depresyon eklenir ve ancak çoğunlukla  o zaman tedavi arayışı başlar…Ancak ne yazık ki bu grup hasta da yardım almak konusunda genelde direnç gösterilir ve bu da tablonun yıllarca tedavi edilmeden ilerlenmesine neden olur…

        Bir de mükemmeliyetçi kişilik özelliklerini de içine alan obsesif kompulsif kişilik bozukluğu tablosu vardır  ki burada olay hastalık boyutunda olmayıp; tekrarlar yoktur…Kişinin ya hep ya hiç sloganı ile çok katı kurallarının olduğu, beklentilerinin hep mükemmeli yakalamaya yönelik olduğu buna da ulaşamayınca derin hayal kırıklıklarının yaşandığı,  bunun hiç olarak değerlendirildiği, bundan dolayı depresyonların sık yaşandığı, çok eleştirici oldukları gibi eleştiriye de o denli duyarlı, müdahaleci bir yapıdaki bu kişiler de aslında çocuklarında aşırı koruyucu,kollayıcı, eleştirici ve müdahaleci bir tarzda yetiştirilmişlerdir… 

       Burada önemli olan erken farkındalık geliştirilmesi, kişinin beklentilerinin aşağı çekilmesi, mükemmele erişmenin imkansız olduğu gerçeğinin kabul edilmesi, hedeflerin küçültülmesi, elde edilen ufak başarıların bile değerlendirilmesi, çevrenin olduğu gibi kabul edilmesi, beklenen bir değişim varsa öncelikle bunun kişinin kendisinde gerçekleştirilebileceği; ve bu değişimin önce kişinin olaylara bakış açısını değiştirmekle başlayabileceği, ardından değişen düşünce ve duygulara paralel davranışların da değişebileceği mesajının verilmesi; ve mevcut koşullar içerinde mutlu olmayı kişinin öğrenmesine yardımcı olmak  uygulanacak psikoterapide izlenecek başlıca adımlardır…

        Obsesif Kompulsif Bozuklukta (saplantı-zorlantı bozukluğu) ise tedavi ilaç tedavisi ve psikoterapinin bir arada yapılması ile sağlanır…Böylece yaşanması  ve çekilmesi zorlaşan, kalitesi bozulan hayatların yeniden canlanmasına fırsat verilebilir…

*OKB üzerine film önerisi: “As good as it gets (Benden bu kadar)        *Mükemmeliyetçilik üzerine film: “Black Swan (siyah kuğu)”

 

*Kulağa küpe olacak sözler:

MİSAFİRHANE

İnsan kısmı bir misafirhane,
Her sabah yeni birisi gelir…
Bir sevinç, bir bunalım, bir zalimlik,
Aniden farkına varmak bir şeyin,
Hepsi beklenmedik misafir…
Hepsini karşılayıp eyle!
Evini vahşetle süpürüp,
Bütün mobilyalarını boşaltan
Bir kederler kalabalığı bile gelse…
Her geleni alnının akıyla misafir et,
Olur ki yeni bir zevk getirmek için
Boşalttılar evini…
Karanlık düşünce, utanç ve garez,
Hepsini gülerek karşıla kapıda,
Ve buyur et içeri…
Minnettar ol her gelene,
Kim gelirse gelsin…
Çünkü bunların her birisi,
Öte taraftan bir kılavuz olarak gönderildi…
                                                
        Mevlana

 

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Biz Bolulular (www.bizbolulular.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Mobil Uygulamalarımız

IOS UygulamamızAndroid Uygulamamız