SİLAHLARIN GÖLGESİNDE

  • 16.12.2010 00:00

        11 yıl Silah Şubesinde görev yapan bir kişi olarak hala insanların neden silahlanmak istediklerini anlamış değilim.

       Geçtiğimiz  günlerde İstanbul’da yaşanan bir olay sanırım bu sorunun cevabı olsa gerek. İki arkadaş gece geç saatlere kadar alkol aldıktan sonra  bir genci hedef tahtası yaparak vururusun vuramazsın diye iddiaya girip ateş ediyorlar ve oracıkta gencecik insanı tek bir kurşunla hayattan koparıyorlar.

       Olacak şey değil diye düşünüyor insan. Bu bilinçsiz, şuursuz gençler,nasıl oluyor da bir silahı oyuncak  gibi görüp sağa sola ateş edebiliyorlar.

     Sadece onlar mı? Daha sonra da asker uğurlamaya giden bir grup silahla havaya ateş edeyim derken genç bir kızın ölümüne neden oldular.

     Sonra bir okulda ders saatinde sırasında oturan bir öğrencinin başına bir kurşun gelmiş,Allah’tan sıyırıp geçmişti.Yurdun dört bir yanında silahla ateş edilerek kutlanılan ve bir sürü insanın hayatına ve yaralanmasına neden  olan düğünlerden bahsetmeme hiç gerek yok zaten.

     Nedir bu silahlanma isteği! Belinde, evinde, iş yerinde bir silahın varsa eğer,  bu silahı sen gözünü bir gün açtığında elinde görebilirsin ve hatırlamazsın olanları.  Artık ya katilsindir, ya ölmüşsündür ya bir anlık öfke ile en sevdiğin insanın canına kıymışsındır  ya da evladın oyuncak diye eline almıştır ve sonra…..Geriye dönmek istersin ama dönemezsin.

    Bütün bunları bir laf kalabalığı gibi görenler belki çoğunlukta biliyorum.Çünkü yıllarca edindiğim tecrübe ile,önemli olanın silahı beline takmak olduğunu,onun bir güvence olduğunu(ne tür bir güvece ise bu) artık kimsenin size kafa tutamayacağını  ve atalarımızı da bu işe alet ederek at, avrat ve silah gayrısı mühim değil anlayışının hüküm sürdüğünü gördüm.Ben bu ‘at,avrat,silah’ anlayışına Bermuda Şeytan Üçgeni diyorum. Atı, alın teri olmadan alınan ve dikkatsizce kullanılan araba, avratı kadınları mal gibi gören zihniyeti, silahı da icadıyla mertliği bozan tüfek olarak düşünürsek bu şeytan üçgeninin içine giren insanların da gemiler gibi sonsuza kadar kaybolma ihtimali fazladır.

    Bu makaleyi yazdıktan sonra duyduğum, Bolu Valiliğinin bu konu ile ilgili almış olduğu karar hayli umut verici geldi.Habere göre; asker ve düğün konvoyu oluşturulması ve bu törenlerde ateş edilmesini yasaklayan uygulama başlatılmış.

   Bu konuda umarım Bolu diğer illere de örnek oluşturur.Umarım şu Teksas Ysası kanunlaşmadan diğer iller de kendi çaplarında böyle kararlar alır da ateşli silahla işlenen olayların bir nebze olsun önüne geçilebilsin.Ben bu kararı bir umut mumuna benzettim.Hani bir hikaye vardı bilir misiniz?

    Karanlık bir oda da yanan dört mum varmış.Bunlardan birisi barış mumu imiş.Aydınlığında çok kişinin rahatsız olduğunu duyunca ışığını söndürmüş.İkincisi inanç mumu imiş.Artık herkesin onun varlığını gerekli görmediğini, bencilce davrandığını ve maddiyata önem verdiğini görünce onun da ışığı sönmüş.Üçüncü mumun adı sevgi imiş.İnsanların birbirlerini sevmediklerini, nefretin çığ gibi büyüdüğünü görünce yanması için bir neden bulamayıp o da sönmüş.

    O anda odaya bir çocuk girmiş.Mumların söndüğünü görünce ağlamaya başlamış. ‘Niçin ışıklarınızı söndürdünüz,neden yanmıyor ve etrafı aydınlatmıyorsunuz?’diye seslenmiş.

    Dördüncü mum hala ışığını yakıyormuş.Ve çocuğa: ‘Ağlama çocuk.Benim adım UMUT.Korkmana gerek yok.Ben henüz sönmediğime göre diğer mumları benim alevimi kullanarak yakabilirsin.’ Dedi.

    Çocuk Umut mumunu eline aldı ve sırayla barış,inanç ve sevgi mumlarını tekrar yaktı.

    Her şeyinizi yitirebilirsiniz, ama yeter ki Umudunuz hayatınızdan eksik olmasın…..

 

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Biz Bolulular (www.bizbolulular.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Mobil Uygulamalarımız

IOS UygulamamızAndroid Uygulamamız