- 13.03.2014 00:00
Çağın hastalığı haline gelen tüketim çılgınlığı, ani baş dönmeleri,ellerde titreme, alamayınca sinirlenme ve anlık şuur kaybı gibi belirtilerle başlıyor.
Tabii bu hastalığın ilk evreleri Allah’ım ne kadar sarsıcı. Tek dileğimiz başlangıçta ani bir şok geçirip hastalığın ilerlememesi. Sanırım yeni dünya düzeni bizi tüketmeye bir hayli zorluyor. Sürekli gözümüze sokulan, hipnoz etme özelliğine sahip reklamlar, trendler, stil ikonları bizi para harcamaya mecbur bırakmış durumda. Teknoloji dünyasından, bir iki kere giyip çıkardığımız kumaş parçalarına kadar israfta sınır tanımıyoruz. Bundan gerçekten ne kaçabiliriz, ne de görmezden gelebiliriz.
Hepimizdeki marka merakı, herkesin birbirinin giyimini, çantasını, papucunu, saçını-başını kollama, eleştirme merakı yine kendimizle ilgili daha çok harcama yapma girdabına yine kendi ellerimizle bırakmamıza neden oluyor. O indirimden bu indirime bilinçsizce gezerken, kredi kartı ekstreleri dizi dizi geldiğinde bile borcu borçla ödemeye çalışıp, bir karttan diğerine transfer yapıyor, güya borçlarımızı erteliyoruz.
Peki bu gereksiz ihtiyaçları ertelesek, daha mantıklı olmaz mı? Keza evlerimiz, bir zamanlar satın aldığımız, ama şu an yerini bile bilmediğimiz gereksiz eşyalarla dolu. Farkında mısınız bilmem ama, satın almak kullanmaktan daha zevkli hale geldi çoğumuz için.
Bugün moda kavramı artık toplumu şekillendiren, insan ilişkilerinde önemli rol oynayan bir unsur. Eğer her gün aynı elbiseyi giyiyorsanız, insanların size karşı olan tutumları değişmiş demektir. Tam tersi sıkı bir moda takipçisi iseniz, bu kez insanların size olan tutumu hayal bile edemeyeceğiniz kadar pozitif olacak anlamına gelir elbette. Siz hangisini tercih ederdiniz bilemiyorum ama, tüketiciye verilen değer budur işte: “YE KÜRKÜM YE.”:))
Üretilen herşey tüketmek içindir mutlaka. Yalnız oradaki tuzaklara kapılmayın. Aldığımız bilmem kaç fonksiyonlu cep telefonları, her bir yerimize ayrı sürdüğümüz kremler, plazmalar, Pc’ler canımıza okur sonra.
Dünya doğal hayat fonu, dünyada tüketimin aynı hızla sürmesi halinde, 2050 yılında yaşamak için iki gezegene daha ihtiyaç duyulacağı uyarısında bulundu. Ve dünya doğal hayat fonunun doğal kaynaklar üzerine yaptığı araştırma raporu, günümüzdeki tüketim çılgınlığının, dünyanın sonunu hazırladığını gözler önüne serdi. Ne yani, bizim bu saçma sapan hastalığımızın diyetini yine dünya mı ödeyecek? Benden söylemesi, ne kadar az tüketirsek, dünyanın ömrüne o kadar ömür katarız. Dünya olmazsa zaten tüketimin olmazsa olmazı “para” ile de saadet olmayacak. Hepimize şimdiden geçmiş olsun...
Yorum Yap