MAHALLE BASKISI

  • 17.02.2014 00:00

                Tam da geçen hafta gündemi meşgul eden, haddini aşan birilerinin, Peygamber Efendimizi (sav) kamyonete bindirip, bundan nemalanmak isteyenlerle ilgili yazımı yazıp, paylaşmayı düşünürken, Gezi Olayları sırasında Kabataş’ta başörtülü bir kadının ve küçük bebeğinin maruz kaldığı söylenen ve mahkemeye intikal etmiş, darp ve taciz olayının düzmece olduğuna dair yapılan yayınlar hararetle tartışılmaya başlandı.O yazımı sonra paylaşayım.

                Bu konuda bildiğim ve söyleyeceğim şeyler olduğu için, öncelikle bu konuyu yazmayı tercih ettim.

                Yeni iddiaya göre; Başbakan Erdoğan’ın da Gezi Olayları sırasında dile getirdiği, başörtülü bir bayanın ve küçük bebeğinin darp ve taciz edilmesi konusu aslında tamamen düzmece. Bu olay aslında yaşanmadı. Toplumu kamplara bölmek ve mağdur edildiğini düşünen kişilerin desteğini çekmek için uydurulmuş bir yalan.

                Olayın meydana geldiği tarih 1 Haziran 2013. Görüntülerin ne şekilde elde edildiğine dair bir açıklama yok. Görüntülerin tamamı, montajsız olarak niçin medyaya verilmiyor. Zamanlama her zaman olduğu gibi yine manidar. Erdoğan üzerine yalancı, güvenilmez adam ölçülerinde bir elbise dikilmeye çalışılıyor. Benim asıl dikkat çekmek istediğim özelde bu konu değil. Çünkü yargıya intikal etti ve sonucunu bekleyip göreceğiz.

                Benim asıl dikkat çekmek istediğim, Gezi Olaylarında muhafazakar insanların baskı görüp görmediği. Yalan iddiasını yayanların amacından birinin de Gezi Olaylarını aklamak, masumane, çevre eylemi olduğunu, Gezicilerin de haklı olduğu algısını yaymak. Aslında Geziciler, bu ülkeyi diktatörce yöneten Erdoğan’a masumca başkaldırmışlardı, demek isteniyor.

                Gezi Olaylarına orada, bizzat şahit olanlardanım. Bunu daha önce iki yazımda paylaştım. O günlerde basında yer alan bilgilere göre Gezicilerinmasum! eylemlerinde; Valiliklerden gelen bilgilere göre hazırlanan hasar tespit raporunda, 58 kamu binası, 68 MOBESE kamerası ve 337 işyerinin tahrip edildiği, 90 belediye otobüsü, 214 özel araç, 240 polis aracı ve 45 ambulansın kullanılamaz hale geldiği anlaşıldı. Eylemlerde, biri CHP binası olmak üzere 14 parti binasının zarar gördüğü toplam zararın ise 140 milyon lira olduğu belirlendi. Bu zararın yaklaşık yüzde 90'ının İstanbul, Ankara, Adana, İzmir, Antalya, Artvin, Bursa, Edirne, Eskişehir, Hatay, Kocaeli, Mersin, Samsun, Kayseri, Manisa ve Tunceli'de yaşanan olaylarda gerçekleştiği tespit edildi.

                Evet bu hasar tespit raporunda, insanların giyim kuşamlarından veya inançlarından dolayı maruz kaldıkları saldırılar yer almıyor. Bizzat bildiğim olayları sizinle “BAŞIBOŞ GEZENLER” başlıklı yazımla paylaşmıştım. İsterseniz hatırlayalım:

                  Mali Müşavir, Tolgahan…; “16 Haziran’da güpegündüz özel aracımda üç yaşındaki oğlum ve eşimle Nurtepe’de seyir halindeydik. Birden karşımızda eylem yapan kişilerin barikat kurup yolu kestiklerini gördüm. Tayyip’in mitingine mi gidiyorsunuz? Diye bağırdı. Panikle, geri dönmeye çalıştığımda arka tarafımdan da yolun kesildiğini gördüm. Elinde “Molotof” olan birileri pis pis sırıtarak aracıma yaklaştı.  Aracımı yakacaklarını anlayınca gaza basıp geri geri barıkatı yararak oradan kaçabildim. Oğlum hala o olay hakkında sorular soruyor; Baba abiler arabamızı mı yakacaktı?”.

                   İşçi R.A: “Eşim iki hafta önce Sarıyer’den toplu taşıma aracıyla eve dönerken araçta bulunan yaşlıca bir adam eşime ağza alınmayacak küfürler edip başörtüsünden dolayı hakaretler etmiş. Eşim küfürleri duymamak için iki eliyle kulaklarını kapatıp, başını da önüne eğmiş. Araçta bulunan hiçbir kimse sesini dahi çıkarmamış”.

                    Memur D.E: “Taksimdeki olayların üzerinden birkaç hafta geçmişti. Eşimle Taksimde yürüyorduk. Trafikte bekleyen araçların olduğu yoldan karşı karşıya geçiyorduk. Trafikte bekleyen ve sürücüsü bayan olan bir araç, eşim adımını yola atınca üzerine doğru sürüp yoldan geçmesini engelledi. Halbuki önünde araçlardan oluşan kuyruk vardı”.

                     Yönetici Ö.Ö: “Okmeydanı’nda bulunan evimden iki çocuğum, eşim ve ziyarete gelen abim ve ailesiyle birlikte aracımıza biniyorduk. Yan apartmandan orta yaşlı bir kadın, tahrik ederek bize seslendi; Tayyip’in mitingine gidene 100 TL veriyorlar. Siz de mi oraya gidiyorsunuz?”.

                    Burada çok manidar bir noktaya dikkatinizi çekmek isterim. Hükümetle, kendini “Camia” olarak tanımlayan grup arasında gerginlik arttı. Hükümet aleyhine olan her konuya medyalarında geniş destek veriyorlar, Kabataş olayında olduğu gibi.  Manidar olan şu; yukarıda “Yönetici Ö.Ö.” diye paylaştığım hadiseyi yaşayan kişi bu Camia’nın üst düzey yöneticilerinden biri.  Demek ki, bir bela, bir musibet geldiğinde, umumi olarak geliyormuş. Camia, Mamia ayırt etmiyormuş.

                      Aklımızı başımıza alalım.




Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Biz Bolulular (www.bizbolulular.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Mobil Uygulamalarımız

IOS UygulamamızAndroid Uygulamamız