Bolu’nun yerel medyasını 30 yıldır takip etmeye çalışıyorum. Bu süreçte Bolu Spor üzerine yazılmış binlerce köşe yazısı, anektod ve anı sayfalardan, web sitelerinden akıp gitti. Hala da bu konuyla ilgili yazmaya devam edenler yok değil… Hayatını Bolu Spor’un faaliyetlerine adamış insanlarımız da az değil…

Spora, futbola karşı değilim. Ancak bunca kaynağı, emeği, zamanı, mekanı, parayı yutan bir kulübün bize ne verdiğini, kente/ülkeye ne kattığını doğrusu çözebilmiş değilim.

50 yaşıma geldim. Bolu Spor’un son 30 yılda ulusal ya da uluslararası bir mucizesini, başarısını, övüncünü, kıvancını göremedim.

Bolu Spor’u yönetenler kulüp için son 30-40 yılda kaç milyon dolar harcandığını zahmet edip bir açıklasalar yer yerinden oynar diye düşünüyorum. Bu kadar para eğer sanayi, tarım, eğitim, üniversite, bilim, sağlık için harcansaydı İsviçre’den ileri olurduk.

İstanbul, Ankara gibi devasa nüfuslu şehirlerimizde para saçmaya, israf yapmaya meraklı, siyasete göz kırpan yüzlerce zenginimiz olabilir. Bunlar keyif için kaynakları boşa saçmış olabilirler. Ancak Bolu küçük bir şehirdir. Bir çok altyapı sorunlarını tam olarak halletmiş de değildir. Eğitimde istenilen liderlik yani ilk 10 arasına girilebilmiş değildir. 21. yüzyıla yakışan, ileri endüstri ürünleri üreten işletmelerimiz pek çok değildir. Küçük şehrin kaynaklarını dipsiz kuyuya benzeyen alanlara (antrenör, topçu vb.) saçıp durmak bize refah, ilerleme, modernleşme olarak dönmeyecektir.

20’li yaşlardaki lüks düşkünü topçulara pahalı evler, pahalı arabalar, ultra lüks tatiller sunmak bizlerin görevi değildir. Bolu’nun otoparklarının ya da başka kaynaklarının (ekmek fırını gibi) kalkınmaya hiçbir katkısı olmayan topçulara verilmesine razı değilim. Hakkımı asla helal etmiyorum.

Bolu Spor’un ilin tanıtımına katkı yaptığı yadsınamaz. Ancak getirisi götürüsünden çok azdır. Son 30-40 yılda harcanan paralar dolar cinsinden bir açıklansa kimse maça bile gitmez olur.

Bazı konularda fikir serdetmek / yazı yazmak çok zordur. Şimdi bu yazıya da onlarca kişi hakaretler yağdıracaktır. Bunları dikkate almak bizi hep çukurda bırakır. Salazar, Mussolini, Hitler, Franko gibi canavarların çizgisini biraz öğrenenler ne demek istediğimi çok iyi anlayacaklardır.