- 30.01.2017 00:00
Dil, tarih, roman, şiir, araştırma, anı, gezi, din, sosyoloji içerikli kitapları okudukça beyinde yeni pencereler açılıyor.
Kimi insanlar kahvede oturmayı, kimileri oltayla balık tutmayı, kimi ava gidip zavallı hayvanları vurmayı, kimi saatlerce futbol maçlarını izlemeyi sever. Çok az da olsa kimi insanlar kitapların arasında vakit geçirmeyi sever.
49 yaşındayım. 10 yaşımdan beri işten artan tüm boş vakitlerimde kitapları, dergileri, gazeteleri karıştırmayı seviyorum. Bu davranışım çevremdeki bir çok insan tarafından anormallik olarak görüldü.
Kağıt oyunlarını, avcılığı, futbol zevzekliklerini hiç sevemedim. 1985-89 yılları arasında İstanbul’da üniversite öğrenimimi yaparken kaldığım öğrenci yurdunda bulunan taşralı arkadaşlarım sürekli kitap okuduğum için benimle dalga geçerlerdi. “Okuyup da alim mi olacaksın mübarek” derlerdi…
89 yılında öğretmenliğe başladım. 1995 yılında ise ilk kitabımı yayınladım. 2017 yılı itibariyle çeşitli konularla ilgili 40’tan fazla eser çıkardım. Bunların kimisi çok satıldı. Kimisi ise pek ilgi görmedi.
Çeyrek asırdan fazladır sürekli olarak köşe yazısı ve kitap yazmakla meşgulüm. Yazarken huzur buluyorum da diyebilirim.
Okumayan, ana dilini düzgün yazıp okuyamayan insanları asla sevmiyor ve tasvip etmiyorum. Çevremdeki insanların yüzde 90’ı yazmaktan, okumaktan uzak insanlar.
Üniversite mezunlarımız bile yılda 3-5 kitap dahi okumuyor. Bu yapı ileriye yönelik karamsar düşünceler içinde kalmama sebep oluyor.
18 milyon aile var. Ama 3 milyon gazete satılıyor. Bilim dergileri can çekişiyor.
Kaliteli, nitelikli kitaplar halkın alım gücünün üzerinde fiyatlara satılıyor. Halk kütüphanelerinde doğru dürüst eserler ne yazık ki pek az.
Okumadan ne yazık ki estetik, kültürel, bilimsel, dinsel anlayışlarımız olumlu yönde düzelmeyecektir.
Ali Özdemir
www.aliozdemir.net
0505 220 83 85
aozdemir53@hotmail.com
Yorum Yap