Araştırmacı yazar Tayfun Er aylarca ter dökerek "Yalıdakiler" ve "Erguvaniler" adlı iki eserini bizlere sundu. Bu yetkin iki kitabı okuduktan sonra ülkemizin sorunlarının kökenini daha iyi saptamaya başladım.

80 yıldır bizi yöneten vekiller, valiler, belediyeciler, kaymakamlar, bürokratlar, yönetim kurulu üyeleri, turizm işletmecileri, gazeteciler, televizyoncular, sporcular, sanatçılar, distribitörler, aracılar, montajcılar, hayali ihracatçılar, ilaç tekelleri, marketçiler, borsacılar, reklamcılar hep aynı zümrenin (sınıfın, elitin) bireyleri olarak karşımıza çıkıyor. 

Devlet kaynaklarını kendi lüks yaşamları, çocuklarının iyi eğitim almaları, zevk-ü sefaları için hoyratça çarçur eden elit tabaka Anadolu'nun gariban halkının kan ter içinde ürettiği değerleri hep heba ettiler.

 On yıllarca toplanan vergiler ölü yatırımlara, lüks eşyalara, gereksiz silahlara, yan etkisi yüksek ilaçlara, Batı’nın kalitesiz sanayi mallarına, sağlığa zararlı gıdalara döküldü.

 Asırlardır askeri ve bürokratik yapı tarafından sadece savaşlarda pohpohlanan Anadolu'nun cefakar insanları pembe masallarla hep uyutuldu...

 Kalkınıyoruz, gelişiyoruz, zenginleşiyoruz, büyüyoruz, refaha eriyoruz nutuklarını dinleyen halk asırlarca gün yüzü göremeden ahirete göçüp durdu.

 Ben sadece Tayfun Er'in iki yetkin kitabından çıkardığım geniş perspektifli dersleri aktarmaya çalışıyorum.

 "Cumhuriyet" halkın kendi kendini yönetmesidir, Halk egemenliğidir. Ama pratikte halkımız hiç bir zaman "tam demokratik biçimde" kendi kendini yönetemedi. Sandığa gittiği zaman önüne konan 3-4 farklı adayın tümü arka planda birbirinin adamı, kankası, akrabası, tarikatdaşı, locadaşı idi.

 İşte Tayfun Er bu oligarşik, nepotik (akraba kayıran) düzeni deşifre ediyor.

 Not: Bu yazıda günümüzün iktidarını eleştirmiyorum. Böyle bir anlam çıkarmayınız. Genel çerçevede gördüklerimi aktarıyorum. Bu benim kişisel gözlemim. Belki yanılıyor da olabilirim. Hemen hakaret içeren iletiler yollamayınız.