- 17.05.2012 00:00
Kimi bilimcilerin 5, kimilerinin 8, kimilerinin ise 18 milyar yaşında olduğunu söylediği dünya üzerinde 7.5 milyar dolayında insan yaşıyor. Bu insan toplulukları irili ufaklı 227 kadar ülkede yaşama savaşı vermekte.
Dünyanın en kalabalık ülkeleri Çin (1 milyar 351 milyon), Hindistan (1 milyar 226 milyon), ABD (313 milyon), Endonezya (245 milyon), Brezilya (196 milyon), Pakistan (175 milyon), Nijerya (162 milyon), Rusya (143 milyon), Bangladeş (142 milyon)… şeklinde sıralanıyor. Türkiye nüfus büyüklüğü olarak 18. sırada yer alıyor.
7.5 milyarlık insan kitlesinin ancak 1 milyarlık dilimi bolluk, refah, huzur içinde günlerini geçirirken geriye kalan topluluklar açlık, kıtlık, ayrılıkçı terör, din kavgaları, mezhep çatışmaları, doğal afetler, salgın hastalıklar, yetersiz sağlık hizmetleri, kötü çalışma koşulları, işsizlik ile boğuşuyor.
Refah seviyesi yüksek toplumlar israf, gösteriş, aşırı beslenme, gereğinden fazla tüketme, moda çılgınlıkları içinde yaşayabilmek için geri ülkelerin kaynaklarını insafsızca sömürüyor.
Bilimcilerin hesaplamalarına göre dünyanın gıda kaynakları 10 milyarlık insanı besleyebilecek potansiyeldedir. Avrupa’nın ilk beş ülkesinin tüketemeden çöpe attığı gıdalar Afrika’daki toplumları doyurabilecek miktardadır.
Şımarık, sapıtmış, ahlaki değerlerini kaybetmiş, tüketme hastalığına yakalanmış, moda sektörünün esiri olmuş Batı toplumları medya, istihbarat, askeri güç, bilişim, borsa gibi faktörleri kullanarak geri ülkelerin ekmeğini çalmaya devam ediyor.
Çalışmadan, üretmeden, sadece tuzaklar, komplolar, arkadan hançerlemeler ve askeri güç uygulama yöntemleriyle soygun yapan küresel çeteler asırlardır faaliyettedir.
Geri ülkelerin gözü açılmış, aydınlamış, şifreleri çözmüş, bağımsız düşünebilen, tuzakları görebilen düşünürleri, yazarları, aydınları, din adamları, bilimcileri sömürgenler tarafından “statükocu, dinozor, fosil, çağdışı, bağnaz, yobaz, cahil, gerici, küreselleşme düşmanı, dikta yanlısı, şovenist, kafatasçı, jakoben, komplo teorisyeni gibi etiketlerle karalanmaktadır.
Dünya genelinde yazılı, görsel ve internet medyasında köşebaşlarını küresel soyguncuların adamları tutmuştur. Bağımsız araştırmacılar yaşanan olayların gerçek sebeplerini ortaya çıkardıklarında “bunlar komplo teorisyeni” denilerek karalanmaya başlanmaktadır.
Dünya medyası, çökertilmek istenen toplumlar hakkında yalan haberler, resimler, filmler, mizansenler yayınlayarak kitleleri ikna etmektedir.
Son 20-30 yılda yaşanan siyasal, askeri olaylara tek tek baktığımızda esas komplocuların küresel sömürgenler olduğunu görebiliyoruz.
Sade (sıradan) bir Türk vatandaşı olarak hiçbir siyasi yapıyı suçlamak, kimseyi karalamak gibi bir amacım yoktur. Sadece dünyanın düzenindeki adaletsizlikler nedeniyle çok enerji kaybettiğimizi düşünüyorum. Yani 21. yüzyılda çok para kazandıran bilişimde, genetikte, otomotivde, cep telefonu endüstrisinde yarışın çok gerisinde kaldık. Tüm dünyaya satılabilen popüler bir yazılımımız hala yok. Hala 500 gramlık bir bilgisayar için binlerce kilo elma, armut, soğan, patates, üzüm vb. satmak zorundayız.
İhracatımız son 10 yıldır çok hızla artıyor. Ama ihraç ettiğimiz ürünleri yapabilmek için dışarıdan almak zorunda olduğumuz parçalar için ödenen para da artıyor.
300 yıldır komplocu Batı ülkelerinin bizlere kurduğu komplolar nedeniyle sürekli tökezliyoruz. Tarımımız, hayvancılığımız, endüstrimiz, eğitimimiz, demokrasimiz vb. istenilen düzeye gelemiyor.
Asırlardır ayağımızı kaydıran sahte dostların gerçek yüzünü görme zamanımızın geldiğini düşünüyorum.
Ermenilerle aramızda yaşananlar, Rumların Kıbrıs’taki oyunları, Osmanlının kanını emen kapitülasyonlar, sağ-sol kavgaları, Alevi-Sünni çatışmaları, eğitimimizi yanlış yöne iten ABD’li uzmanlar (?), İngiliz kışkırtmasıyla bizi arkadan hançerleyen Arap toplumları, düşman ülke fobileriyle bize satılan eski teknolojiye sahip pahalı silahlar, katma değeri düşük sektörleri dayatan kalkınma reçeteleri vb. gibi olgularımız komplocuların yalanlarına kapılmadan irdelenecek olursa bir çok meselemiz düzelme yoluna girecektir.
Yorum Yap