SARDA SARDA

  • 30.09.2012 00:00

 

 

Biraz bilmece gibi bir yazı yazdım bu hafta .

***

Aslında ilk paragraftan hemen anlayan olacaktır ama amaç okuması gizem içeren bir yazı olması.

***

Malum balık mevsimi açıldı. Balıkçılar ağları suya bıraktı.

***

Yazımızın konusu da bir balık türü. Lüfer gibi buda küçüğü ayrı isimle büyüğü ayrı isimle anılıyor.

***

10 cm olanı                         Vanoz

25 cm lik olan                    Ağustosta Karadeniz’de Boğaza iner Çingene……….? (hemen belli olmasın)

35 cm lik olan                     Bizim yazının asıl konusu? (Antalya’da tüysüz, Bursa’da duman balığı yine İstanbul’da fıçıta adını alır)

45 cm lik olan                    Kestane….?

55 cm lik olan                    Zindandelen

60 cm lik olan                    Torik

65 cm lik olan                    Sivri

70 cm lik olan                    6 parmak (eni ortalama 6 parmak boyuna ulaştığı için)

75 cm lik olan                    Peçuta adını alır.

***

9 Ayrı uzunluk kıstasına göre isim alıyor mübarek!...

***

Esas yeme mevsimi balık takvimlerine göre Aralık-Ocak-Şubat-Mart aylarıdır.

***

Balıkların şahı Lüfer Boğaza indiğinde keskin dişleri ile bunları da Akdeniz’e doğru sürükler. O zaman Lüfer yenir.

***

Tavası, Izgarası, Papaz yahnisi, Lakerdası, köftesi, fümesi, pilakisi, haşlaması yapılıp yenilir.

***

Milliyet Sanat Dergisi 2004 yılı Aralık ayı sayısında Hülya Ekşigil’in “Yılbaşı sofrasında sanat” isimli yazısında büyük usta Uğur YÜCEL’in bir yazısı ile bu haftayı bitirelim. Cevabı bulunca 25 cm lik ve 45 cm lik cevapları da kendiliğinden ortaya çıkacaktır. Hem sanat hem tarif gibi bir yazı… Afiyet Olsun.

Sanatçılara sorulan yılbaşı sofrasında nasıl bir yemek yemeği tercih edersiniz sorusuna cevaben Uğur YÜCEL şu cevabı vermiş:

“En kederli ve en sevinçli günlerimde arkadaşlarımla evde ya da meyhanede paylaşacağım bol mezeli bir yemek, benim için en iyi kutlama yemeğidir. Bence yılın ilk günü son gecesinden daha manalıdır. Sabah kalkıp gökyüzüne bakıp derin bir nefes… Kahvaltı yerine tereyağında yumurta, domates, acı sivri biber, bir dildim ekmek ve tek bir rakıya az su. (Rakı renksizdir, su da. Bunların kimyası beyaz doğurur. Sihirli içecektir vesselam. Hokus pokus netice itibariyle)

Hayatın idrakı başladıktan sonra, biraz yürüyüp çarşıdan iki palamut, limon, domates, maydanoz, az kekik, kırmızı soğan… Evde zeytinyağı (Marmaralı) hazır. Tepsinin altına halka halka soğan, çarliston biber, domates-limon dilimleri, dört diş de sarımsak döşenecek.

Palamutlar gövdeden çizilip kuzu gibi yatırılacak, üstüne benzeri malzeme, göz kararıyla eklenip, mümkünse bahçeden defne yaprağı ilavesi yapılacak. Hafif zeytinyağı-kekik… Kapağı kapatılıp orta ateşe bırakılacak. Balığın gözü beyazlayıp sarımsak kokusu kekiğe karışınca, karabiber serpilecek. Biraz dinlendirilirken, bu arada ikinci kadehe geçilecek. İnce dilimlenmiş ekmek naneli-reyhanlı zeytinyağına banıp çıkacak, o biterken palamut sofraya gelecek. Suyuna ekmek dilimleri şamandıra bırakılacak. Gıdım gıdım anason, palamut veee, iyi şeyler dilenecek fakire-fukaraya, eşe-dosta, çoluğa-çocuğa. Sessiz sedasız bağdaş kurulup uzaklara bakılacak ve şükür edilecek. Biraz kül, biraz duman…”

KAYNAKLAR

Ali PASİNER        Balık ve Olta

Ali PASİNER        Alabalıktan Zarganaya Türkiye Balıkları

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Biz Bolulular (www.bizbolulular.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Mobil Uygulamalarımız

IOS UygulamamızAndroid Uygulamamız