- 5.02.2012 00:00
Yazmayalı yine epey bir zaman oldu. Aslında aklımda yine bir “Bolunun nesi meşhur” yazısı vardı hatta konuda “(4) Kızılcık Tarhanası” yazısıydı ama araya Cemal TÜRKAN hocanın vefat haberi girdi…
***
Genelde bu satırları yemek yorumları yazmak, yemek kültüründen bahsetmek için işgal ediyorum ancak bu sefer bir istisna yapmak durumundayım. Çünkü yemek kültüründen bahsedebiliyorsam bunun bir kısmını da Cemal Hoca’ya borçluyum.
***
Kendisini anlatabilmek çok kolay değil. Hani bir laf vardır: “Nev-i Şahsına münhasır” işte bu laf tam da hoca için kullanılabilecek bir laftır.
***
Kendisi ile 2002 yılının Eylül ayında benim Mengen Meslek Yüksekokulu Aşçılık programına öğretim görevlisi olarak atandığım dönemde tanıştım. İlk 1-2 ay ısınma devri ile geçti.
***
O zamanlar Orada görev yapan tüm öğretim elemanları Bolu’da ikamet ettiğinden gelip gitmek için Hocanın meşhur Doğan arabasını kullanıyorduk. Sebebi ise minibüs seferlerinin bugünkü gibi yeterli ve zamanında olmamasıydı. Sabah arabaya doluşuyor akşamda geri geliyorduk. Bu seferler 2-3 yıl sürdü. Bu zaman zarfında domuz sürüsüne mi rastlamadık, yoğun yağış altında mı kalmadık... Hatta bir seferinde bir otobüsün arkasından otoban gişelerinden –para ödene bölümden- para ödemeden geçtik! Tabi geri dönüp paramızı ödedik.
***
Tüm bu güzel günlerin yanında bazende fikir ayrılıklarına düştük. Türk mutfağının varlığı ve sahipleniş biçimlerini tartıştık. Yemek şenliklerinde sunulacak yemeklerin çeşidinden, Bolunun meşhur yemeklerinin ne olduğuna kadar bazı konularda ayrı düştük. Ama yinede küsmedik. Gene oturup sohbet edebildik. Güldük eğlendik.
***
Hoca enteresandı. Tanıdıkça azmine hayran kalırdınız.Bulaşıkcılıkla başlayan, Fransa’da okul hayatı ile devam eden, Kralların sofrasında süregelen bir iş hayatı Bolu Mengen’de okul hocalığı ile devam etti. O kadar yıl Fransa’da kalan birinden boynunda fular gibi şeyler ve entelektüel bir hava beklersiniz. Ama hoca onca yıla rağmen Türklüğünden ve özellikle Boluluğundan bir şey kaybetmeden kalabilmiş biridir. Hatta bazen o güzel tabirimizle “KOCA BOLULU”durJ)) Bir espri yapar sizi yerlere yatırır.
***
Yaz geldiği zaman hocayı belinde bir freebag ile görürdünüz. Gözünde meşhur güneş gözlükleri ile gezerdi. Hatta bazen bisiklete binerdi ki Fransada bir heves alıp çaldırdığı bisikleti gibi ince tekerlekli bir yarış bisikletiydi. Dama oynamayı severdi, tavlada da iyi bir oyuncuydu. Rüzgar sörfünün Akçakoca’daki temsilcisi ve Boluspor’un müthiş bir taraftarıydı.
***
Sabahtan akşama yazabileceğim dünya kadar anıyı ve hatırayı,yemek kültürü ile ilgili aynı noktada buluştuğumuz veya fikir ayrılığına düştüğümüz bir sürü konuyu benimle baş başa bırakarak Hakkın Rahmetine kavuştu.
***
Kısacık hayatına bir sürü kitap, DVD, İnternet sitesi, televizyon programları gibi aktiviteler sığdırmış –beni kendisine kıskandırmış-hocamıza Allahtan rahmet, Bulaşıkcısı, Kameramanı kısacası hayattaki herşeyiolan Eşi Aysel Hanıma ve her daim ne zaman konuşsak gurur duyduğu ve “büyük adam olacaklar” dediği oğulları Cem ve Alp’e sonsuz sabırlar dilerim. Yattığı yer cennet bahçesi olsun, içi nurlarla dolsun…
***
Hocanın tabiriyle –ki bunu kendisini tanıyanlar anlayabilir, kelimelerle ifade etmem imkansız ama yazmadanda olmazdı - OLMADI BU YANİ!
Yorum Yap