MATERYALİZMİN MAYASI

  • 18.10.2011 00:00

 

     Evrim teorisi ya da "Darwinizm" kavramları ilgi alanı olan biyolojinin dışında, neden ve nasıl var olduğumuz konusuyla ilgili birtakım gerçek dışı görüşler öne sürerek dünya üzerinde yaygın bir kitleyi etkisi altına almış "materyalizm" olarak bilinen çarpık bir felsefenin altyapısını oluşturur. Materyalizm, ya da bir başka deyişle "maddecilik", maddeden başka hiçbir şeyin olmadığını varsayar. Buradan yola çıkarak da madde üstü bir yaratıcının, yani Allah'ın varlığını reddeder. Bu yazımda materyalist zihniyete en büyük darbeyi vuranve evrim teorisini daha ilk aşamasında çökerten ve yaratılışı ispatlayan büyük delillerden biri olan proteinlerden bahsetmek istiyorum.

"Protein" sözcüğünün kaynağı, Yunanca'nın "birincil öneme sahip" anlamını taşıyan  (prota) sözcüğüdür. Bu isim, proteinleri 1838'de ilk tanımlayan Jöns Jakob Berzelius tarafından verilmiştir. 1926'da James B. Sumner'in üreaz enziminin bir protein olduğunu göstermesine kadar, proteinlerin canlılar için ne derece önemli olduğu tam anlaşılmamıştır. Uzunlukları ve ağırlıkları konusunda örnekleme yapacak olursak; Maya proteinleri ortalama 466 amino asit uzunluğunda ve 53 kDA* ağırlığındadır. En büyük proteinler kas sarkomerinde bulunan titinlerdir, bunların moleküler kütlesi nerdeyse 3000 kDA ve toplu uzunluğu nerdeyse 27000 amino asittir. Proteinler genlerde kodlanmış bilgiler tarafından belirlenmiş görevleri yerine getirirler. Proteinler temel yapı taşları olan aminoasitler tarafından oluşturulur. Amino asitlerin tesbih taneleri gibi birbiri arkasına dizilerek proteinleri oluşturduğunu düşünsek bile en az 20 ayrı türde olan bu moleküllerin “mutlaka” belirli bir sıra ile dizilmesi gerekmektedir. Çünkü bu şekilde oldukları zaman özel proteinleri meydana getirebilirler. Kaldı ki, gerekli olan dizilimler düz bir dizilim değil üç boyutlu farklı eklentiler şeklinde oluşmaktadır.

Bu belli dizilimin tesadüf sonucu ortaya çıkma ihtimali "sıfır" dır. (Örneğin 400 amino asitin belli bir sırayla dizilme ihtimali 10520'de bir ihtimaldir. Bu, 1 sayısının yanına 520 tane sıfır konduğunda oluşacak olan sayıda bir ihtimal demektir.) Proteinlerin tesadüfen meydana gelemeyeceği gerçeği en koyu evrimciler tarafından bile kabul edilmektedir. Örneğin moleküler evrim teorisinin babası sayılan Rus bilim adamı Alexander Oparin "Proteinlerin yapısını inceleyenler için bu maddelerin kendiliklerinden biraraya gelmiş olmaları, Romalı şair Virgil'in ünlü Aeneid şiirinin etrafa saçılmış harflerden rastgele meydana gelmiş olması kadar ihtimal dışı gözükmektedir" demiştir.

Proteine işlevini kazandıran unsur onun üç boyutlu yapısıdır. Bu üç boyutlu yapı çoğu zaman hücre içindeki ribozomda protein sentezi yapılırken, özel enzimlerin yardımıyla gerçekleşir, bu yapı birçok protein çeşidinde kendi kendine oluşamaz. Dolayısıyla ilk işe yarar protein oluşurken, çok önceden başka enzimlerin de zaten doğada bulunması gerekir, ki bu bile evrim teorisinin geçersizliğini tek başına gösterir. Yukarıda sayılan koşulların tek bir tanesinin bile kendi kendine tesadüfler sonucu gerçekleşmesi olasılık hesaplarına göre de imkansızdır. Örneğin bilim adamları 500 amino asitten oluşan bir proteinin (binlerce amino asitten oluşan proteinler de mevcuttur) tesadüfen oluşma ihtimalini hesaplamışlar ve şöyle bir sonuca varmışlardır: Amino asitlerin uygun dizilme ihtimali: 10650de 1 ihtimaldir.

Charles Darwin evrim teorisini ortaya attığı 19. yüzyılda, canlılığın temel yapısı hakkında çok az şey biliniyordu. Sahip olunan mikroskoplarda hücre sadece kara bir leke gibi görülüyor, kimileri tarafından da jölemsi bir yapı olarak nitelendiriliyordu. Bu nedenle Darwin'in, "canlılık, ilkel bir hücrenin kendi kendine tesadüflerle oluşup gelişmesiyle varoldu" şeklindeki iddiası çok fazla yadırganmadı. Ancak 20. yüzyılın özellikle ikinci yarısından itibaren gelişen bilim ve teknoloji, hücrenin ne kadar kompleks ve üstün bir yapıya sahip olduğunu ortaya koydu. Hücre, evrimcilerin iddia ettiği gibi tesadüfen var olamayacak kadar çok detaya sahip, dünyadaki en kompleks fabrikadan daha kompleks bir fabrika gibiydi. Günümüzde bilim adamlarının 500 amino asitten oluşan bir proteinin tesadüfen oluşma ihtimalini 10650de 1  olarak belirlemelerine rağmen, evrim teorisini neden bilimsel bir gerçekmiş gibi sunulur? Evrimciler, sadece materyalist ideolojilerini ayakta tutabilmek ve bir Yaratıcı'nın varlığını inkar edebilmek amacıyla evrim teorisini bilim karşısında çok büyük bir hezimete uğramasına rağmen gözü kapalı savunurlar. En akıl dışı iddiaları dahi, büyük bir pervasızlıkla, sahte deliller kullanarak, demagoji yaparak anlatırlar. Bu şekilde bu tür konular üzerinde pek düşünmeyen insanları etkileri altına almaya çalışırlar. Maddeden başka hiçbir şeyin olmadığını varsayan ve buradan yola çıkarak da madde üstü bir yaratıcının yani Allah'ın varlığını reddeden bu anlayışı, ortalama 466 amino asit uzunluğuna ve 53 kDA ağırlığına sahip maya proteinleri dalga geçerek reddetmektedirler. Bu zihniyeti müsaadenizle  maya proteinleri ile baş başa bırakıyorum.

Selam ve dua ile.

[*] Dalton(Da); Özellikle atom ve moleküllerin kütlelerini hesaplamak için kullanılan ölçü birimidir. (Mesala, 1 tane Na atomu 23  Da’ dur ve 56 gr Fe (1 mol Fe) 6,02x1023 tane Fe atomu içerir.) 

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Biz Bolulular (www.bizbolulular.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Mobil Uygulamalarımız

IOS UygulamamızAndroid Uygulamamız