- 18.08.2016 00:00
Gerede'nin Samat köyünde Gazancıoğullarına Dağ Kara'dan gelin olarak gelen ve “Garaköylü” lakabıyla tanınan Tevfika Nine anlatıyor “Ben Samat Köyü'ne gelin olarak geldiğimde köy 60 hane idi. Ahmatgilin evlerinin üst tarafı tamamen orman idi. Bizim bir Ali Dayı vardı ve bizim bu evin ağaçlarını Karaçayır'dan hep omzu ile getirdi. Ali Dayı çok kuvvetli bir adamdı, çok da yerdi. Ben daha yeni gelindim ve bir gün tam bir tekne bazlımaç hamurladım. Sacı koyup pişirmeye başladım ve tam o sırada da Ali Dayı kapıdan girdi. Bana "Garaköylü karnımda bir aç amma iyi ki tam da zamanında gelmişim? dedi. Ben daha yeni gelin olduğum için konuşmuyordum.1 Neyse ben bazlımaçları pişirdim, o yedi, ben pişirdim o yedi. Saçta bir bazlımaç kaldı. Bana "Garaköylü onu da yiyecektim ama onu da sen ye de tuzuna bak' dedi ve kalkıp gitti."
Karaçor
Samat köyünde “Karaçor” lakabıyla tanınan bir kişi vardı ve o da bir kandil günü evde pişirilen gözlemelerden 30 tanesini yedikten sonra birkaç gözleme alarak camiye götürür.
Kandil günlerinde gözleme ve helva yapılır, gözlemeleri komşular birbirlerine dağıtırlar ve öğle ezanından sonra da bir tabağa basılmış helva ile birkaç gözleme camiye gönderilir. Camide “Zıyrat” ismi ile açılmış bir yaygı üzerinde evlerden getirilen gözleme ve helvalar birbirine karıştırılarak tekrar bir gözleme ile bir miktar helva getirenlere verilip, diğer kısmı da köyün fakirlerine dağıtılırdı. Karaçor lakaplı kişi de evde 30 gözlemeyi yedikten sonra bir gözleme de camide yiyerek eve gelir. Bu şahıs 7 yarımlık kâni çuvalı2 denilen buğday çuvallarını sırtına yüklenerek evin ikinci katındaki ambara dökermiş. Bu yaşanmış olan gerçek hayat hikâyeleri zaman zaman köyde anlatılır.
Muhtarı Aciz Bırakan Hadise
Samat köyü muhtarlarından birinin, muhtarlık yaptığı bir dönemde, ekili olan tarım arazisindeki yasaklı bölgeye bazı çobanlar girer ve muhtar da bu çobanları zaman zaman yakalayarak cezalandırırmış. Bu çobanlar içinde bir çoban varmış ki, muhtar bu çobanı bir türlü yakalayamazmış. Muhtar, bu çobanın yasak araziye girdiğini duyunca hemen ihtiyar heyeti arkadaşlarını toplar ve o çobanın girdiği yasak bölgeye varıncaya kadar, çoban hemen o bölgeyi terk edermiş.
Muhtar ve arkadaşları, bu çobana haber ulaştıran bir kişinin (bir casusun) olduğunu hissetmişler ama o haber veren kişinin de kim olduğunu bir türlü bilememişler.
Aradan yıllar geçtikten sonra bu haber veren kişinin, muhtarın hanımı olduğu anlaşılmış. Muhtarın hanımı o aileyle çok samimi olduğu için, muhtar ve arkadaşları o çobanı yakalamak için teşebbüse geçtiklerinde, muhtarın hanımı giderek hemen o aileye haber verir ve o ailede hemen çobana bir haberci göndererek oradan uzaklaşmasını sağlarlarmış.
Bir atasözünde “Hırsız evin içinden olursa ona derman gelmez.” Derler. Casusta muhtarın evinin içinde olunca, muhtarda bu soruna bir çare bulmakta aciz kalmış..
Yorum Yap