FETULLAH GÜLEN VE ADNAN OKTAR

  • 26.11.2015 00:00

           Uzun zamandan beri dinleri konusunda cahil bırakılan ülkemiz Müslümanları, bu cehaletlerinin bedellerini çeşitli cemaat önderlerinin oyuncağı durumuna düşerek ödemektedirler. Bu faturalar sadece cemaatlere mensup olanlara değil ülkemize ve inancımıza da ödettirilmektedir.

         İslami bilgi açlığı çeken insanımız başına tekke geçirip hocayım diye ortaya çıkan her kesin etrafında halkalanmak durumunda bırakıldığı için İslam adına bir sürü sapkın cemaatler son yüz yılda türemeye başladı.

       Bunlardan kimisi; Allahtan ilham, hatta vahiy alarak eserler verdiğini, bu eserleri okurlarsa başka hiçbir kitap okumaya gerek kalmadan imanlarını kurtaracaklarını iddia ettiler. Kimisi en basit ilmihal bilgilerini bilmedikleri halde kendilerini tasavvuf kutbu olarak ilan ettiler. Kimisi Allah’ın emretmediğini mensuplarına farz kılarak onları ümmetin ekseriyetinden kopardılar ve halende devam ediyorlar.

      Sayıları ve ipe sapa gelmez uygulamaları o kadar çok ki hangisini sayıp dökelim. Ama kimleri ve hangi uygulamaları kast ettiğimizi anlamışsınızdır.

      İşte bu, bana göre  bu cemaatlerden ikisinin liderini benzerlikleri ve hedeflerinin aynı olduğunu düşündüğüm için sizlere mukayese ile anlatmaya çalışacağım.

    Gerek A. Oktar gerekse F. Gülen kendilerine tabi olanlara “asıl olan hareketimizdir, hareketin zarar görmemesi için, örtünme, tesettürden vazgeçebilirsiniz, namaz kılmayıp, oruç tutmayıp, içkide içebilirsiniz” dediklerini hem basından ablaları ve ağabeyleri okuyor, hem de televizyonlardan kedicikleri izliyoruz.

     Her ikisinin de İsrail ve Siyonizm’le bir şekilde canciğer- kuzu sarması olduklarını hem Mavi Marmara olayında hem de A. Oktar’ın masonluğunu açıklayıp alenen İsrail’i savunmasından açık bir şekilde anladık.

     Keza her ikisinin de sağlam itikadi İslam ekolleri yerine kadim düşünce ve İsrailiyatın uydurma rivayetlerle İslam’a sokmaya çalıştıkları Mesih ve Mehdi itikadını topluma boca ettiklerini biliyoruz. Sadece bu inancı topluma empoze etmekle kalmayıp kendilerinin Mehdi olduklarını da ima ettiklerini, hatta A. Oktar’ın alenen söylediğini biliyoruz.

     Bu iki kişinin de başında bulundukları toplulukların ortak bir yanı da lüks ve israf içinde yüzdükleridir. Birisi bunu açıkça yaparken,diğeri görünüşte “bir lokma bir hırka” yaşamayı tavsiye etmesine rağmen özel malikaneler, özel aşçılar edinip, sahibi olduğu ülkemizdeki her okulunda kurşun geçirmez teknikle yapılmış özel odalar inşa etmekten geri durmamıştır. (Gerçi bugünlerde malikanelerin bazıları devlete geçse de kalanları ona arzuladığı hayatı yaşatacak kadar çok.)

    Bu iki muhterem hakkında o kadar çok benzerlik var ki; saymaya kalksan iki günde bitmeyeceği, yazmaya kalksam iki kitap hacminde yazmam gerektiği için, maksadı anlattığına yeteceğini düşündüğümden bu kadarla yetiniyorum.

   Değerli okurlar; “ bu değerlendirme de nereden çıktı, gündem bu kadar yoğunken daha yazacak başka bir konu bulamadın mı?” diye düşünebilirler. Haklıdırlar. Ancak gündem o kadar ağır ki belki şöyle bir sükunet içinde düşünebilelim, suçu sadece dışımızdakilerde aramayalım diye gündeme getirmek istedim. Ayrıca A. Oktar’ın “kedicikleri”  ile ilgili sanal dünyada dolaşan haberlerde bu konuya değinmem için aklımı çeldi.

    Selamlarımla...


Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Biz Bolulular (www.bizbolulular.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Yorumlar (1)

  • kayra candan
    kayra candan
    24.06.2012 13:23

    hani ben yokum babacım

Mobil Uygulamalarımız

IOS UygulamamızAndroid Uygulamamız