Nankörlük

  • 26.10.2015 00:00

 

            Yazının başlığının biraz ağır kaçtığından üzülüyorum. Ama esas başlığın “ NANKÖRLÜK, İHANET VE TARİH TEKERRÜRDEN İBARETTİR.” olmalıydı diye de düşünüyorum. Büyüklerimiz,  “Nankörlük yemek yediği kabı kirletmektir.” Derlerdi. İnsan olarak maalesef hepimiz az veya çok nankörüz. Eski durumumuza bakmadan en ufak bir sıkıntıda şikâyete başlayıveriyoruz. Bazılarımız işi o dereceye getiriyor ki, nankörlükte zirve yapıp işi ihanete kadar götürebiliyor.

            Memleket olarak Dünyanın tabi güzellikleri ve yerel kaynakları bakımından en güzel bölgesinde yaşıyoruz. Devletimiz ekonomik, siyasal, insan hakları, demokrasi ve medeniyet kriterleri açısından son on yılda Dünyanın önde gelen devletleri arasına girmeye namzet olmuştur. Eksiklerimiz yok mudur? Elbette yapılacak daha çok şeyler var. Çabalar var. Bizi kıskaca alan İMF borçları bitmiş. Ülkenin ekonomisi ve ihracatımız Cumhuriyet tarihinin zirvesine ulaşmış, ülkedeki bayındırlık faaliyetleri hayal edilemeyen noktaya gelmiş. Tank, uçak, gemi, uydu, boğaza yeni kanal, köprü geçişi, körfez geçişi, üçüncü köprü vs bayındırlık alanında sayılamayacak şeyler başarılmış. Eğitimde, Sağlıkta bizi ABD örnek almaya çalışıyor. Dünyanın hiçbir bölgesinde olmayan AB nin bile tırstığı bir göç dalgasına yardım ediliyor. İnsan hakları konusunda ülkedeki inanç, gurup, bölge vs her türlü ayrımcılığa karşı hayal edilemeyen gelişmeler sağlanmış. Dış politikada asli politikalara dönülmüş. İç politikada kırk yıldır yanlış politikalar sonucu büyümüş olan bölücü terör konusunda cesur adımlar atılmış. Ama gel görün ki; Başta ne istediklerini bilmeyen bölücü örgüt ve yandaşları hükümeti istismar ettiler, nankörlük ettiler, ihanet ettiler.  Kürt sorununu çözebilecek tek adamı Recep Tayyip Erdoğan’ı aldattılar. Bu sorunu çözmek istemediklerini belli ettiler, kirli çıkarlarını bırakamadılar. Zaten evvelden bu işi yapmış ihanet edenlerden ne beklenirdi ki? İhanet edenlere en ağır darbe vurulup sonunda tepelerine binilmiştir. Ama belki de bu cesaret edilip yola çıkılan bu çözüm sürecinin yaşanması gerekiyordu.

            Tarihe baktığımızda içimizdeki ve dışımızdaki aynı ihanet odaklarının aynen birlikte hareket ettiklerini görüyoruz.

            Yakın tarihten bakacak olursak II. Abdülhamit, Menderes, Özal ve şimdide Recep Tayyip Erdoğan aynı şer odakları, aynı meseleler, nankörlük ve ihanetlerle karşı karşıyadırlar. Tek suçları vardı; milletin asli duyguları ile hareket etmek, millete ve en önemlisi Islama ve Hakka dayanmaktı.

II. Abdülhamit’e Harbiyelileri öldürüp denize attığı, Yıldız sarayında lüks hayat yaşadığı, ihanet içinde gördüğü kendini dış ülkelerin ajanı haline getirmiş kişilere iltifat etmemesi idi. Bu muhalifler arasında Mehmet Akif, Sait Nursi, Elmalı Hamdı Yazır vs gibi öyleleri vardı ki onlar bile bu menfi algı operasyonudan kendilerini kurtaramadılar. O zamanki bazı matbuat şimdiki gibi Padişaha savaş açmıştı. II. Abdülhamit zamanında Cumhuriyet tarihinden on kat uzun demiryolları inşa etti, fabrikalar açtı, donanmayı geliştirdi, memlekette imar faaliyetlerini genişletti. Otuz bir mart ihtilalı ile İttihatçılar II. Abdülhamit’i hal ettiklerinde ilan verdiler; “Evladı kaybolanlar hükümete müracaat etsinler.”diye. Kimse müracaat etmedi. Çünkü II. Abdülhamit tek bir vatan evladını öldürmemişti ve öldürülmesini istemezdi. Kendisine suikast tertipleyenlerin idamını onaylamadı. Tarihinde tek bir kişi, anne baba katili birisinin idamını onaylamıştır. Bu tarihe bakanlar ibretli olayları okuyabilirler. Biz II. Abdülhamit’in değerini ancak şimdi anlayabiliyoruz.

Menderes’e de Harbiyelileri kıyma ve sabun makinelerinde öldürdü diye neşriyat yapıldı. Hırsızlıkla suçlandı. İktidarı boyunca imar, sağlık, eğitim ve sosyal hayatta memleket içinde olağanüstü icraatlara imza attı. Menderes önceden yaklaşık yirmi senedir sıkı bir yönetimle idare edilen memlekette halkın istekleri doğrultusunda inanç yönünden iyileştirmeler yapınca milletin gözünde taht kurdu. On sene boyunca seçimleri almasını sindiremediler. Seçimlere birkaç ay kala acele ile darbe yapıp Menderes’e ve bu Millete zulmettiler. Çünkü köylülerin, çarıklıların oyları profesörle aynı olamazdı. Hiçbir seçimde iktidar olamayanlar darbe yaptırdılar. Şimdilerde de seçimi Ak Parti tek başına kazansa dahi tek başına iktidar olamaz, güya toplumda gerilim varmış koalisyon olmalıymış. Demokrasilerde seçimden çok algı önemliymiş. Bu kesimler algı yönetiminde maalesef şeytanı bile aldatırlar.

Gelelim Özal’ın bu memlekete yaptıklarını o zamana kadar kimse gerçekleştirememişti. Yaptıklarını buraya sığdıramayız.Belki daha yapacağı çok şeyler vardı. Ufku Adriyatikken Çin seddini kapsıyordu. Yurttaki imar faaliyetleri Türkiye’de çığır açmıştı. Başörtüsü olayını çözmek istemesi hayatına mal oldu.

Yine arada geçen Osmanlıdaki fetret dönemleri gibi bir dönemden 2002 deki seçimden sonra iktidara gelen Recep Tayyip Erdoğan’ı da tarihte olan benzer hadiseler bekliyordu. Hükümete, tarihin derinliklerinden gelen ihanet şebekesi türlü düzenbazlıklarla sekiz sene icraat yaptırmadı. Hükümetin elini kolunu bağlıyor hatta partiyi kapatmakla tehdit ediyordu. Ancak nihayetinde Cumhurbaşkanını seçilmesi ile hükümet bir şeyler yapmaya muvaffak oldu. Hükümetin geçmiş dönemde yaptıklarını saymakla bitiremeyiz. Bazı icraatlarını şimdiye kadar hiç kimse yapamadı, hatta cesaret edemedi. Daha iki üç sene önce başörtülü kızlarımız, hanımlarımızın uğradığı zulümler ne çabuk unutuluyor. Şimdi serbest oldu da memleket mi yıkıldı? Sadece bu mesele için bile Recep Tayyip Erdoğan’ın hakkı ödenemez. Hatalar olmaz mı? Veya olmamış mıdır? Olmuştur. Biz Bunların düzeltileceğine eminiz. Biz Sağlam elmaların içinde çürük elmaların ayıklanacağına inancımız tamdır. Recep Tayyip Erdoğan ve hükümete önümüzdeki günlerde desteği her zamankinden daha önemli görüyoruz. Ufak tefek beğenmediğimiz, liste, kişi, vs. için nankörlük ve ihanet etme zamanı değildir. Hem bu zamandaki ihanet topyekun milli geleceğimizi ilgilendirmektedir. Her seçim her zaman önemli olmuştur. Bu seçim de geleceğimiz açısından çok önem arz etmektedir. Osmanlıda zaman zaman yaşanan fetret devirlerini yaşamamak istiyorsak nankörlük ve ihanetleri bırakıp bir olmak durumundayız. Tarihte Fetret devirleri bu memleket, ülke ve millet işçin kayıp yıllar olmuştur.

            Geçen doğu illerinden bir dostumu hastanede gördüm. Konuşma arasında Hükümet ve Recep Tayyip Erdoğan’dan sitemkar olduğunu fark ettim. Anlattı, anlattı. Tam bir bölücü propaganda ağzı ile konuşuyordu. Ben sormaya başladım; Sen memlekete geçen bölünmüş yoldan gitmedin mi? nasıl gittin. Bak hastaneye gelmişsin.Heryerde nasıl muayene oluyorsun.  Memleketin nasıldı vs. dedim. Bunun üzerine;” Dediklerin doğru. Üç yıldır yaylaya çıkamıyorduk. Geçen çıktım. “ Vs. Gelişmeleri anlattı ve benim dediklerimi teyit etti. Ben de;” Bunları inkâr nankörlük değil mi?” Dediğimde doğruluğumu teyit etti. Ama maalesef Devleti karşısına alamayan Bölücü örgüt mensupları, bazı ihanet içindeki düşman medya ile hükümet ve Recep Tayyip Erdoğan karşıtlığı üzerinden puan toplamak istiyorlar.

            Memleketimizin her tarafındaki özellikle doğudaki vatandaşlarımıza sözlerim var; Bölücü örgüt partisini meclise girsin bizim haklarımızı savunacak dediniz, oy verdiniz. Korktuk bizi ve ailemizi öldürürler vs. dediniz oy verdiniz. Ama oy verdikleriniz ne yaptılar, bölücü örgütten farkları olmadığını gösterdiler. En büyük nankörlüğü devamında eskiden olduğu gibi bu vatana ve şehitlere yaptılar. Bunlar sizi, bizi bu vatanın evlatlarını öldürüp şehit ederken hiç nedamet duymuyorlar, maalesef bundan sıkılmıyorlar. İhanet örgütü ve partisi, kendileri için elini hatta gövdesini taşın altına koyan hükümete, bu vatana bizlere, sizlere nankörlük ve ihanet içindedirler. Tarih maalesef yine tekerrür ediyor. Bu devletin büyüklüğünü anlayamayanlara karşı bu ordu ve bu devlet gerekli cevabı vermektedir ve verecektir. Doğu ve güneydoğu büyük imtihandadır. Artık mazereti yoktur. Nankörlük ve ihanetin mi, yoksa hakkın yanında mıdırlar? Hep beraber göreceğiz.

Karşımızda olan iç ve dış düşmanlar tarih boyunca hiç değişmedi değişmeyecek. Önemli olanı bizim davamıza ne kadar sahip çıktığımızdadır. Zaman sen-ben, kavmiyetçilik, bölgecilik, bölücülük, nemelazımcılık zamanı hiç değildir. Hele filan büyük böyle diyor, filan hocamız şöyle diyor diye ayrılıkçılık zamanı hiç değildir. Hasedi, ben bilirimi, bozgunculuğu, nankörlüğü sonucunda ihaneti, falanı filanı bırakıp, devlet, millet ve hükümetin yanında, onüç yıldır devam eden Türkiye’yi Dünya devleti yapma yolundaki adımlara destek olmanın zamanıdır.

            Düşmanların işinin yalan, dolan, aldatma, nankörlük ve sonunda ihanet olması tabidir. Biz bir dönemeçteyiz. Yine aynı tarih tekerrür ediyor. Sonuçlar bizim elimizde. Nankörlük edip, İhanet edenlere katılacak mıyız katılmayacak mıyız? Bütün mesele bu!...

 

Sonsuz selam ve sevgilerimle, hoşça kalınız.25.10.2015 …….

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Biz Bolulular (www.bizbolulular.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Yorumlar (1)

  • hüseyin
    hüseyin
    20.06.2012 19:18

    dost diye yazacağına ismini soyadını yazsana.O zaman millet senin kim nasıl bir adam olduğunu bilsin.Hadi bakalım samimiysen

Mobil Uygulamalarımız

IOS UygulamamızAndroid Uygulamamız