- 14.09.2015 00:00
Ak parti kongre öncesinde yaralanmaya çalışıldı. Bunu da partinin kurucuları eliyle yapmaya çalıştılar. Kuruculardan birisi olan Bülent Arınç zaman, zaman yaptığı gibi absürt çıkışlardan birisini daha yaptı.
Meclise girdiği günden beri olmadık zamanlarda, olmadık çıkışlar yaparak kendisine basında yer edinmeye çalıştığını, bağlı bulunduğu teşkilatların siyasetini açığa düşürdüğünü, hep gördük. Siyasi kararlar alınırken katıldığı toplantılarda görüşünü belirtip arkadaşlarını ikna etmek yerine alınan karara sonradan basın karşısında karşı çıkarak, kendisinden söz ettirmeyi adet haline getirdi.
28 şubat sürecinde mensubu bulunan parti kapatılınca partiyi yönetenler toplumda tansiyonu düşürmeye uğraşırken bu beyefendi kameralar karşısına geçip, “ İmralı’yı boşaltıp bizi oraya koysunlar” diyerek o konjonktürde tansiyonu yükselterek fark yarattığını zannetmişti. Allahtan kendisini ciddiye alan çıkmadı. Ama İslam karşıtlarının eline koz verdi.
Aynı dönemde RP kapatılıp, rahmetli Erbakan Hocamıza siyasi yasak getirilince, FP gurubunda görev yapan bir- iki memur hocanın ofisine görevlendirilmiş, beyimiz yine sahneye çıktı. Basına verdiği demeçte; “ parti Balgat’tan idare ediliyor, gurupta çalıştıracak adam bulamıyoruz” diye bir çıkış yaptı. Tabi malum basının eline iyi bir koz verdi.
Ak partinin kuruluş döneminde kendisinin FP de genel başkan olması için çalıştığını, bunun için sarf ettiği çabaları siyasetle ilgilenen herkes biliyor. Bunda başarılı olamayınca Abdullah Gül'ü ikna etmek onun desteği ile genel başkan olmak istedi ise de Kayserili zekası onu anında tuş etti.
Ak parti kurulup beklenenin üzerinde başarı elde edildikten sonra,devletin iki numaralı koltuğu da kendisine ikram edilince uzunca bir süre sesini kesti. Bu dönemde, şimdilerde yerden yere vurduğu Tayyip Erdoğan’ın gurup konuşmalarını salya-sümük ağlayarak izlerdi.
Ta ki Tayyip Erdoğan başkanlık sistemi isteğini dillendirene kadar. Bu istek dillendirilince o dönem Çankaya da oturan Abdullah Gül hemen karşı çıktığını açıkladı. Oysa başkanlık sistemini, ekolünden geldiğini söylediği Turgut Özal savunurken ona karşı çıkmamıştı. Bu olay Abdullah Gül ile Tayyip Erdoğan arasındaki farklılaşmanın açığa çıkmasına sebep oldu.
Bu noktada Bülent Arınç uzun zaman sessizliğini korumaya çalışsa da gönlünün Abdullah Gül den yana olduğu gezi ayaklanması sırasında anlaşıldı.
Çiçek-böcek diye ayaklanıp işi Erdoğan karşıtı darbeye döndürdüklerinde ben şahsen hem Abdullah Gül’ün hem de Bülent Arınç’ın Tayyip beyin yanında duracaklarını beklerdim. Ama bunun olmadığını, Tayyip beye açık bir operasyon tezgahlanırken, onun anasına, kızına, karısına, ağza alınmayacak küfürler edilirken bunlara karşı çıkmamalarını o günlerde bu köşeden yazdığımız yazılarda kınamıştık.
O dönemde yapılan işin bir darbe olduğunu biz haykırırken bu beyler görmezden geldiler. Nihayet darbe planının ortakları arasında yerini alan FETÖ yapılanmasına hizmet ettiği iddiası ile kaçan savcı itiraf etti. ama bu beyler sokak eşkıyalarını adeta kırk yıllık siyaset arkadaşlarına tercih eden bir tavır takındılar. Onlara “gençler sizi anlıyoruz, mesajınızı aldık” deme gafletini gösterdiler.
Şimdi de, Tayyip Erdoğan’ı İslam karşıtı tüm iç ve dış odaklar hedefe alıp onunla mücadele ederlerken kendini partinin vicdanı olarak iddia eden bu zat, tıpkı FETÖ gibi Tayyip beyi “yarı tanrı” olmakla suçladı. Ona “nemrut, firavun, yezit” diyenlerden ne farkı kaldı. Eğer duyarlı vicdan bu ise, duyarsız vicdan nasıl olur diye insan merak ediyor.
Vaktiyle ben Tayyip Erdoğan’ı merhum Erbakan hocaya yaptıklarından dolayı eleştirirken beni statükoculukla suçlayan Abdullah bey ve Bülent Arınç şimdilerde başkanlık sitemini, yani değişimi savundu diye Tayyip Beye karşı çıkarak gerçek statükocu olduklarını ispat etmiş olmuyorlar mı?
Selamlarımla..
Yorum Yap