Yazıköy’lü Nazif Çavuş (NAZİF AYDEMİR)

  • 28.05.2015 00:00

 

Nazif Çavuş, 1870 yılında Gerede’nin Yazıköy’ünde çiftçi bir ailenin çocuğu olarak dünyaya gelmiş, 1974 yılında 104 yaşında aynı köyde vefat etmiştir. Nazif Çavuş, 20 yaşında askere sıhhiye olarak gitmiş, 20 seneden fazla askerlik yapmış, askerliği süresince doktorların yanında bu görevini sürdürmüş ve 7-8 senesini de ecnebi bir doktorun yanında geçirmiştir. O yıllarda tıbbi tedavi usulleri de bilhassa şifalı bitki ve baharat gibi şeylerle yapıldığı için, Nazif çavuş da askerlik yıllarında şifalı bitkilerle ilaç yapmasını öğrenmiş ve askerden geldikten sonra da çevresindeki hastalara, bu yöntem ve ilaçları uygulamaya başlamıştır.

Birinci dünya savaşından önce Yemen cephesinde Kudüs’te İsmail Hakkı adındaki komutanın (bknz. Vikipedia) sıhhiyeliğini yapmış ve dünyaya gelen oğluna da onun ismini vermiştir. Çeşitli cephelerde Osmanlı ordusuna sıhhiye olarak hizmet etmiş, askerden döndükten sonra da herkesin gönlünde ve dilinde Nazif Çavuş olarak taht kurmuştur. Birinci dünya savaşı sırasında, Yemen cephesinde İngilizlere esir düşmüş ve 2-3 sene de esaret yaşamıştır.

  Askerden döndükten sonra; ağaç yontarken gözüne sıçrayan bir yonga parçası sonucu bir gözü kör olmuş ve daha sonra diğer gözünü de kaybetmiştir. Nazif Çavuş, misafiri çok sever ve misafiri hiç eksik olmazdı. “Misafir 9 rızkı ile gelir, birini yer sekizini bırakır” sözünü çok kullanırdı. Etraftan gelen hastalara şifalı bitki ve baharatlardan ilaç yaparak ve dini bilgilerle nasihatte bulunarak, insanlara faydalı olmaya çalışmış ve çevresinde bu konuda şöhret yapmıştır. Gözleri kör olduktan sonra da hazırlayacağı ilaçları, gözü görmediği için oğluna ve ya gelinlerine tarif ederek yaptırır ve birçok ilacı verdiği hastalarda zehirlenmelere sebep olmaması için önce kendisinde deneyerek verirdi. Yani kendini kobay olarak kullanmıştır. İlaç denemeleri sırasında bazen zehirlendiği olur ve hemen sarımsaklı yoğurt yaptırıp yer ve zehri tesirsiz hale getirirdi.

Şu anda çocukları ve gelinleri de vefat etmiştir. Torunları ise köy dışında olduklarından dedelerinin; sulu egzama, verem, çocuğu olmayanlar için ve daha birçok ilaç formüllerini kayıt altına alamamışlardır. Çevre köylerden verem hastaları, egzama, çocuğu olmayanlar ve daha nice kişiler, Nazif Çavuş’un yaptığı ilaçlarla sağlıklarına kavuştuklarını anlatırlardı. Nazif Çavuş, hastaların durumuna göre, hastalarına hacamat (kan alma) tedavisi uygular ve sülük tedavisi de onun tedavi usulleri arasındaydı.  

Hacamat aleti, torunu İlhami Aydemirdedir. İlhami Bey, dedesinin canlı bir tarih olduğunu ve zamanında kıymetini ve değerini bilemediklerinden dolayı ondan yeterli derecede istifade edemediklerini söylemektedir.

Gerede’nin Macarlar çevresinde, Godan Gazi olarak tanınan kişi de şifalı bitkilerle o dönemlerde hastalara faydalı olmuştur. Bunun gibi hemen hemen her köyde ve her yörede şifalı bitkilerle hastaları tedavi etmeye çalışan kişiler vardı.

            Nazif Çavuş, esaret hayatından sonra Arap çöllerinden büyük sıkıntılar içinde geçerken yiyecek ve giyeceklerini taşıyan develeri, İngiliz uşağı bir Arap tarafından ellerinden alınarak soyulur. Devede, manda budu kadar bir pestillerinin olduğu ve bu pestili yiyecek ve içeceklerine katarak bu pestil ile gıdalandıkları için bu pestil, Araplar tarafından ellerinden alınınca çok üzüldüklerini söylerdi.

                Savaş günlerinde çok sıkıntı çektiklerini, aç kaldıkları zaman ayaklarına giydikleri çarıkları ıslatarak yediklerini, atların dışkıları içindeki arpa danelerini toplayarak kavurup yediklerini hüzünle anlatırdı.  

Osmanlı Ordusunun bozguna uğrayarak geri çekilmek zorunda kaldığı bir zaman, kendisinin çok dermansız kalıp ölüler ve yaralılar arasında bir ölü gibi uzanıp yatarken, bir düşman askeri süngü ucu ile dokununca kendisine bir derman geldiğini ve oradan kalkıp koşarak herkesi geçtiğini de tebessümle anlatırdı..      

            Yemende esarette iken, Türk askerlerini ilaçlı su içine soktuklarını ve o suya girenlerin görüş kabiliyetlerini kaybettiklerini söylerdi. Nazif Çavuş sıhhiye olduğu için, kimyasal maddeler hakkında da bilgisi olduğundan dolayı, İngilizlerin su içine kattığı maddenin görüş kaybına sebep olacağını bilir ve arkadaşlarını da bu konuda uyarır. Bu uyarıya kulak asmayan askerler, bu sudan çıktıktan sonra görüş kabiliyetlerini kaybederler. Nazif Çavuşu dinleyen birkaç arkadaşı, bu ilaçlı sudan kendilerini korumaya çalışır ve bu sayede görüş kabiliyetleri kaybetmezler. Görüş kabiliyetini kaybeden arkadaşlarını tuvalete götürmek, yemek yedirmek gibi ihtiyaçlarını görmek için onlara yardım etmeye devam ederler.

Nazif Çavuş, hacdan gelenlerin hatıralarını dinlemeyi çok sever ve hac hatıraları anlatılırken oranın özlemi ile çok duygulanırdı. (Nazif Çavuşun Torunu İlhami Aydemirden istifade edilerek hazırlanmıştır.)

                                                                    

                            

 Nazif Çavuşun kan alma aleti

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Biz Bolulular (www.bizbolulular.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Yorumlar (1)

  • sedat
    sedat
    19.05.2012 18:22

    ♥ *(^_^)* ♥ Yüreğine ve kalemine sağlık... :)

Mobil Uygulamalarımız

IOS UygulamamızAndroid Uygulamamız