Son bir haftada yaşanan terör olayları tek merkezden idare edildiği izlenimi veriyor. Dışarda ülkeyi çok yakından ilgilendiren olaylar olurken ülkemizi kendi iç meseleleri ile boğuşan bir konuma getirerek menfaatlerini tartışmasının ve korumasının önü kesilmek istenmektedir. Bu nedenle de çok sansasyonel ve toplumu oldukça fazla etkileyen terör eylemleri arka arkaya planlanarak icra ediliyor.

             Bu terör eylemlerinden biriside İstanbul çağlayan adliyesinde savcımızın rehin alınarak, canlı yayın yapılarak, alenen yurtdışından alınan telefon emri ile şehit edilmesidir. Saatlerce eli kolu bağlanarak, ağzı bantlanarak, kafasına silah dayayıp bunu da anında sanal ortama servis ettikten sonra şehit edilmesi vicdanları kanatmıştır.

             Olay iddia edildiği gibi gezide öldürülen bir alevi vatandaşın çocuğunun öldürülmesi olayının soruşturulması konusundan kaynaklanmadığı ortada. Eğer öyle olsaydı, rehin aldıktan sonra gerekli mesajı verip eyleme son verirlerdi. Oysa telefonla görüştükleri yurt dışındaki patronları savcıyı şehit etmelerini emrettikleri için bu menfur olayı millete yaşattılar.

             Eğer gerçekten amaç soruşturmaya toplumun dikkatini çekmek olsaydı bunu bir kaç yıl önce yaparlardı. Çünkü; yaklaşık beş yıldan beri bu soruşturma dosyası açılmasına rağmen şehit edilen savcımıza kadar dosyada hiçbir ilerleme sağlanmadığı halde sanık ve şüphelilerle ilgili çok önemli delillere ulaşıldığı bir sırada bu kahpeliği yaparak gerçekleri gizleme kurnazlığına girmezdiniz.

             Peki bu köpekliği yapanlar ve onların tasmalarını ellerinde tutan dış güçler neden bu kahredici zulmü işlediler?

            Benim okumalarıma göre; şehit savcımız gezi olaylarındaki ölüm hadisesini ciddiyetle soruşturup, gerçek katillere ulaşacak delilleri elde ettiği için bu hadiseye maruz kalmıştır. Öldürülen çocuk terör örgütü tarafından adeta simgeleştirilerek toplumun önüne çıkarılması dolayısı ile çocuğu kendilerinin öldürdüğü şüphesini zaten uyandırmıştı. Aile kendi çocuklarının kimler tarafından öldürüldüğünü araştırmasın diye davayı onların elinden alarak, onları devre dışına itmeleri zaten olayda bir anormallik olduğunu gösteriyordu.

             Şöyle hafızamızı geriye doğru yokladığımızda, gezi ayaklanmasının yaşandığı günlerde bazı terör destekçilerinin açıkça; “birkaç kişi ölse ortalık daha çok karışsa hiçte fena olmaz” diye televizyon ekranlarından ifade ettiklerini hatırlarız.

            Aslında bu konulara kafa yoran herkesin aklından geçen gerçek şu; terör örgütü şehit savcıyı soruşturmada neticeye ulaştığı için katletti. Eğer savcımız şehit edilmeseydi kuvvetle muhtemeldir ki çok kısa zamanda bu cinayeti aydınlatacak ve terör destekçileri ve onların maşalarını topluma açıklayacaktı. Kendileri tarafından veya terörden medet umanlarca öldürülen çocuğun istismar edilerek oluşturdukları algı çökecekti.

           Şimdiden savcının elindeki delillerde karatıldığı için gezide öldürülen çocukların kimler tarafından öldürüldüğü uzun zaman açığa çıkmayacaktır. Hem bu çocuğun hem de diğer öldürülenlerin aslında polislerce değil geziyi destekleyen başta paralel yapı olmak üzere diğer teröristlerce öldürüldüğü er yada geç ortaya çıkacaktır.