Cumartesi gününden beri başbakan yardımcısı Bülent  Arınç’ ın cumhurbaşkanı Erdoğan için sarf ettiği sözler tartışılıyor.

          Bülent  Arınç’ın cumhurbaşkanına yönelik sarf ettiği sözlerin gerçek mi, yalan mı olduğu bir kenara, çok saçma olduğu tartışma götürmez. Hepimiz biliyoruz ki; bu süreç tamamen Erdoğan’ın her türlü riski göze alarak başlattığı bir süreçtir. Eğer süreç başarısız olursa bunun faturası Bülent Arınç’a değil cumhurbaşkanına kesilecektir. Onun için süreç konusunda söz söyleme hakkı Bülent Ayrınç’tan çok, hatta hükümetten çok cumhurbaşkanının hakkıdır.

         Bugüne kadar sürdürülen sayısız görüşmede derhal silah bırakacaklarına dair söz vermelerine rağmen her seferinde bir bahane bularak ipe un serdiklerini bilen cumhurbaşkanı örgütün ve onların siyasetçilerinin işi bu seferde yokuşa sürüp komisyon istemelerinin oyalama olduğunu bildiği için bunlara karşı çıktığını millete açıklama gereği duymuştur. Her zaman yaptığı gibi bunu da karnından konuşma yerine millete açıkça söylemiştir.

         Olay sadece bundan ibaret iken belli ki paralel yapının emri ile vazife çıkaran Bülent Arınç, bunu fırsat bilerek içinde biriktirdiği hıncını açığa çıkararak Erdoğan’ı zora sokacağını zannetmiştir. Kaldı ki; Arınç’ın yaptığı ilk çıkışta bu değildir. Özellikle Erdoğan’ın İsrail ve küresel güçlere kafa tutma girişimlerinden sonra hem kendisi, hem dönemin cumhurbaşkanı, hem de paralel yapı bunu çokça yaptılar. Bunları uzun, uzun anlatarak vaktinizi alacak değilim.

        Sadece gezi olayları sırasında; on binlerce insan koro halinde Erdoğan’ın ölmüş anasına, karısına, kızına bir hafta boyunca canlı yayınlarda en galiz küfürleri yaparlarken hem kendisinin hem de o dönemdeki cumhurbaşkanının göstericileri adeta alkışlayarak, “mesajınızı aldık” veya “demokrasi demek sandık demek değildir” yollu açıklamalarını nasıl izah edecekler.

         O süreçte bir sürü ahlaksızlıklar yapılırken başörtülü Müslüman kadınlar saldırıya uğrarken, başbakanın evi ve ofisi kuşatılıp kendisi ve ailesi linç edilmek istenirken, camiler işgale uğrayıp, Müslüman vicdanlar kanatılırken, söyledikleri şeyler dava arkadaşlığına sığacak sözler değildi. Şimdi söylenen sözlerde aynı mahiyettedir.

         Hem de, kendileri Kürt olmadıkları halde Kürtçülük bahanesine sığınarak Allahsız çevrelerin kendisini başkan ettirmeyeceklerini haykırırken onlara tek bir laf etmeyip Tayyip Erdoğan’a saydırmak olsa, olsa arkadan vurmak olur.

         Erdoğan da bunu bildiği için konuyu gündeme getirirken paralel vurgusu ile birlikte gündeme getiriyor.

         ANAP’ın rahmetli Özal’a yaptığını, Mesut Yılmaz rolüne bürünerek Bülent Arınç’ın yapması okyanus ötesinde planlanmış izlenimi veriyor. Zaten öteden beri (yaklaşık 4 ay) Bülent Arınç, Numan Kurtulmuş ve birkaç isim yolsuzlukları bahane ederek partide anti Erdoğan çalışmaları yaptıkları biliniyordu. Demek ki Erdoğan’ın da yaşananlardan haberi varmış ki, bu kadar netlikte cevaplar veriyor.

         Ama Özal’a yaptıklarını bu kez Erdoğan’a yapamayacaklar. Çünkü şartlar çok değişti. Millet planları artık biliyor. Geçmiş birçok olayda olduğu gibi bu olayda da Erdoğan karşıtları kaybedecek.

         Selamlarımla…