- 27.02.2015 00:00
Merhum başbakan Prof. Dr. Necmettin Erbakan hocamızın vefatı üzerinden tam dört yıl geçti. Çocukluğu, gençliği ve orta yaş devrini onun ideal ve söylemleri ile dolu, dolu yaşayıp yaşlılığa merdiven dayamış benim gibilere bu dört yıl daha da uzun geldi.
Daha ortaokul yıllarında kendisi tanıyıp, savunduğu fikirleri ideal edinen bizim kuşak için rahmetli hocamız çok iyi bir önder ve rehber olmuştu. Onun önderliği ve İslam anlayışı, ümmet’in birliğine yönelik çalışmaları ülkenin ve gençliğimizin umudu olmuştu.
Hocamız ömrünü, topyekûn işgal ve sömürü altında yaşamak durumunda kalan İslam ümmetinin birlik oluşturarak bu işgal ve sömürü düzenlerinden kurtuluşu için çareler üretmeye adamıştı. Ümmetin hem içinde yaşadıkları işgal ve sömürülerin sebeplerini hem de bu sıkıntılardan kurtulmanın yollarını tüm İslam milletine öğretme gayreti ile geçti. Ülkemizdeki İslami uyanışın siyasetteki tek önderi olma vasfını kazanarak, bu yolda akla hayale gelmeyen sıkıntıları peşinen göze aldı ve yaşadı. Önü kesildiği, partisi kapatıldığı, siyasi yasaklara maruz kaldığı her dönemde daha büyük bir azimle çalıştı ve maiyetini çalıştırmayı bildi.
Yüz yıldan beri emperyalist batı ile Siyonizm’in maddi ve manevi işgalinde yaşayan ülkemiz ve diğer İslam coğrafyasındaki Müslümanlara batıyı ve Siyonizm‘i anlatmaya çalıştı. Şunu esefle belirtmeliyim ki; hocamızın bu gayret ve gayesini sadece ülkemizdeki cami cemaati anlamadı veya anlamak istemedi.
Müslümanların yaşadıkları bu işgal ve sömürüden kurtulmak için projeler üretti. Müslümanlara maddi ve manevi kalkınmanın yollarını gösterdi. Dünya Müslümanlarının birliği için oluşumlar teklif etmiş, bunlardan bazılarını da tamamlamıştır.
Onun bu kadar çalışma ve gayretini Siyonistler başta olmak üzere tüm batılı şer güçler ve onların yerli işbirlikçileri gayet iyi anladıkları için çalışmalarını etkisizleştirmek için her türlü vasıta ve yöntemle mücadele edip etkin bir şekilde iktidara gelmesinin önü kesilmiştir.
Onun mücadele ve azminin önüne geçemeyeceklerini anlayınca kurduğu partileri içinden çökertmek için çeşitli planlar icra ettiler.
İlk bölme işi parti içindeki nurcular kullanılarak 1977 yılında yapıldı. İkinci bölünme 2000 yılında parti içindeki makam heveslileri kullanılarak yapıldı.
Son bölünme ise vefatından kısa bir süre önce yapıldı. Buna rağmen o yılmadan usanmadan hakkı, adaleti ve cihadı savunmaya ömrünün son anına kadar devam etti. Geçmişte kendisine karşı ittifak yaparak partiyi bölenler şu günlerde birbirleri ile hesaplaşıyorlar.
Onun mirası olan milli görüşün tek partisi durumundaki parti ise mirasa sahip çıkmak yerine, geçmişte ona her türlü husumet ve bühtanı eden paralelcilerin dümen suyuna gidiyormuş algısı yaratmaktan başka bir şey yapmıyor.
Onun miras bıraktığı partide ne yazık ki; her zaman yanında bulunmuş olan Recai Kutan bey, Fehim Adak bey gibi onlarcası ile evladına parti yönetimi sırt çevirmiş durumda.
Partini istişare organını işgal eden zevat onun mirasına, ailesine ve bütün arkadaşlarına sahip çıkıp kucak açacağı yerde terekesi üzerinden ailesi ile kavgaya girişiyor. İnşallah parti yönetimi girdiği bu çıkmaz sokaktan bir an önce çıkar, aklını başına alırda bu ocağı yeniden cazibe merkezi yapacak açılımları gösterir.
Vefatının 4. yılında merhum hocamızı rahmet ve saygı ile anıyor, makamının cennet olmasını yüce Allahtan niyaz ediyorum.
Selamlarımla…..
Yorum Yap