EĞİTİMCİLER İŞ BIRAKTI

Eğitim Sen Bolu Şubesi, bankalar meydanında bir günlük iş bırakma eylemi gerçekleştirdi.

EĞİTİMCİLER İŞ BIRAKTI
25.09.2014 - 11:12

Eğitim Sen Bolu Şubesi, bankalar meydanında bir günlük iş bırakma eylemi gerçekleştirdi.

Kamu Emekçileri Sendikaları Konfederasyonu’na (KESK) bağlı Eğitim-Sen üyelerinin Türkiye genelinde başlatılan 1 günlük iş bırakma eylemi, Bolu’da da yapıldı. İzzet Baysal heykelinin önünde eylemlerini gerçekleştirdi. İzzet Baysal Caddesi’nde bir araya gelerek Temel Öğretimden Orta Öğretime Geçiş Sınavı (TEOG) ve hükümetin eğitim politikalarını protesto eden Eğitim-Sen üyeleri, ellerindeki döviz ve pankartlarla sloganlar attı.

Eğitim Sen Bolu Şube Başkanı Erkan Korkmaz tarafından okunan basın açıklamasında şu ifadeler yer alıyor: “Ortadoğu'nun IŞİD gibi çetelerce gerçekleştirilen katliamlarla kan gölün çevrildiği, Türkiye'yi yönetenlerin iç ve dış politikadaki tutumlarından dolayı sorunların ağırlaştığı, eğitim alanında çok yönlü saldırıların ve dayatmaların arttığı bir dönemde sesimizi duyurmak ve sorunlarımıza kalıcı çözümler getirilmesi için bir kez daha alanlardayız. Toplumun farklı kesimlerinin giderek artan ve acil çözüm bekleyen sorunları sürekli geri plana itilirken, eğitim sistemi üzeriden tüm toplum iktidarın siyasal-ideolojik hedefleri doğrultusunda biçimlendirilmek istenmektedir. Eğitimde ve yükseköğretim alanında bugüne kadar yapılan bütün yasal düzenlemeler, hayata geçirilen fiili uygulamalar sadece eğitim sistemini değil, çocuklarımızın, velilerimizin ve bütün toplumun geleceğini ipotek altına almaktadır. Yıllardır eğitim sistemine yönelik olarak atılan her adım, yapılan her yasal düzenleme ve fiili uygulama, okulöncesinden yükseköğretime kadar eğitimin bütün kademelerinde piyasalaştırma ve ticarileştirme uygulamalarını arttırmış, kamu kaynakları özel okullara aktarılırken, devlet okulları kendi kaderine terk edilmiştir. Milli Eğitim Bakanlığı eğitimde yıllardır acil çözüm bekleyen sorunları bir tarafa bırakıp, eğitim sistemi üzerinden toplum içinde yeni ayrışmalar ve kutuplaşmalar yaratacak. Uygulamaları hayata geçirmeyi sürdürmektedir.

“EĞİTİME YÖNELİK DOĞRUDAN SİYASİ MÜDAHALELER ARTMIŞTIR”

Özellikle eğitimde 4+4+4 dayatması sonrasında, eğitime yönelik doğrudan siyasi müdahaleler artmıştır. Eğitim müfredatının içeriğine dini söylem ve ifadelerin yerleştirilmiş, okul dönüşümleri sürecinde imam hatiplere ayrıcalık tanınmış, öğrenciler öğretmen yokluğu gerekçe gösterilerek dini içerikli dersleri seçmeye mecbur bırakılmıştır. Türkiye'nin her yerinde imam hatip okullarına yeterli talep olmamasına rağmen normal ortaokullar içinde imam hatip sınıfları açılmış, bazı okullar tel örgü ve duvarlarla bölünerek öğrenciler mağdur edilmiştir. Doğrudan inanç istismar şeklinde gündeme getirilen her lisede ibadethane (mescit) kılmasının zorunlu hale getirilmesi ve son olarak kılık kıyafet yönetmeliğinde yapılan değişiklikle bütün okullarda türbanın serbest bırakılması, okullarda velileri ve öğrencileri karşı karşıya getirecek uygulamalar olarak dikkat çekmektedir. İktidarın bir sonraki hedefi, karma eğitimi tamamen ortadan kaldırmaktır. Yıllardır toplumda yaratılan kutuplaşmanın bir benzeri okullarda, hatta sınıflarda yaratılmaya çalışılmaktadır. AKP iktidarı, her alanda olduğu gibi, eğitim alanındaki siyasal hedeflerine ulaşmak için halkın dini duygularını istismar etmekten çekinmemektedir. Milli Eğitim Bakanlığı, var olan sorunları derinleştiren ve her yıl yeni sorunlar yaratan politika ve uygulamalarıyla attığı her adımda başta eğitim emekçileri olmak üzere, öğrenci ve velileri mağdur etmeyi sürdürmektedir. Öğrencilerin özel liselere, meslek liselerine, imam hatip liselerine ve açık liselere yönlendirilme süreci TEOG ile resmen bir zorunluluğa dönüşmüştür. 134 bin öğrenci meslek liselerine ve imam hatiplere zorla kaydedilirken, bugüne kadar açıklanan boş kontenjan sayısı sadece 52 bin 167'dir. Bugünkü verilere göre 82 bin öğrenci zorunlu olarak meslek lisesine ve imam hatibe devam edecektir. Okullarda siyasi iktidar çizgisinde olmayan tek bir yöneticinin bile görev almaması için düğmeye basılmış ve bütün okullarda tarihin en kapsamlı sendikal-siyasal kadrolaşma ve tasfiye operasyonu gerçekleştirilmiştir. MEB, eğitimde yıllardır farklı kimlik, dil ve kültürleri yok sayan, din ve inanç istismarına dayanan, doğrudan dayatmacı politikalarının okullarda istediği gibi uygulanması için okul müdürlerinin tamamına yakınını kendi siyasal kadroları arasından belirlemiş, Eğitim Sen üyesi okul müdürlerinin yaklaşık yüzde 96'sı tasfiye edilmiştir. Okulların açılmasına kısa bir süre kala okul yöneticilerinin kabadayılıkla, zorbalıkla, AKP'nin cellat olarak görevlendirdiği bürokratlarca görevden alınması okulları işlemez hale getirmiş, var olan sorunları daha da ağırlaştırmıştır. Gemiler kaptansız kalmıştır. Her fırsatta darbe karşıtı olduğunu söyleyen AKP, en büyük darbeyi eğitime vurmaktadır. Hiçbir ihtilal döneminde bu kadar tasfiye yapılmamıştır. Bu olay ülkemizde hiç kimsenin hukuk güvenliğinin kalmadığının bir göstergesidir.

“SÜRGÜN ANLAMINA GELEN ZORUNLU ROTASYON UYGULAMASI YASAL HALE GETİRİLMİŞTİR”

Paralelleri temizleyeceğiz denilerek çıkılan yolda tasfiye edilenler iktidar ortağı paraleller değil, AKP-Eğitim Bir sen Koalisyonuna teslim olmayan onurlu eğitimcilerdir. İlimizdeki paraleller bir taraftan terfi ederken bir kısmı da yetkili sendika ile birlikte yönetici listesi hazırlamaktadır. Bugüne kadar kamu emekçilerinin hakları -çıkarılan torba yasalarla sürekli tırpanlanmıştır. Angarya çalışma, performans değerlendirme, mülakat ya da sözlü sınav uygulamaları ile iş güvencemiz elimizden alınmak istenmektedir. Eğitimde bir taraftan yoğun bir siyasal kadrolaşma yaşanırken, son çıkan torba yasa ile öğretmenlere sürgün anlamına gelen zorunlu rotasyon uygulaması yasal hale getirilmiştir. Türkiye çapında görev yapan yüz binlerce öğretmen kendi istekleri dışında zorla rotasyona tabi tutulacak, tarihin en büyük ve en kitlesel sürgünü hayata geçirilecektir. Zorunlu rotasyon dayatmasıyla birlikte aday öğretmenlere sözlü sınav getirilmesi iş güvencemizin aday öğretmenlik sürecinden başlayarak adım adım kaldırılmak istendiğini göstermektedir. Öğretmen atamalarında, özür grubu, il içi ve il dışı tayinlerde yaşanan sorunlar sürmektedir. Öğretmen açığının 140 bin olduğu bir dönemde sadece 40 bin öğretmenin atanması yapılmış, yıllardır atama bekleyen işsiz öğretmenler bir kez daha hayal kırıklığına uğratılmıştır. Okullarda yardımcı hizmetli ve memur açıklan ile angarya çalıştırma uygulamaları sürmektedir. Öğretmen açıkları her yıl olduğu gibi bu yıl da ücretli öğretmenlerle kapatılacak, okul öncesinde ikili eğitime geçildiği için eğitimde güvencesiz istihdam uygulamaları artarak devam edecektir. Eğitimin bütün alanlarında olduğu gibi üniversitelerde yaşanan sorunlar da katlanarak artmaktadır.

“ÜNİVERSİTE YÖNETİMLERİNİN ANTİ-DEMOKRATİK VE BASKICI UYGULAMALARI ARTTI”

Üniversitelerde üyelerimize yönelik baskılar, mobbing uygulamaları, soruşturma, sürgün ve görevden almalar devam etmektedir. Üniversite yönetimlerinin anti-demokratik ve baskıcı uygulamaları artarken, haksız gerekçelerle hakkında soruşturma açılan, akademik faaliyetleri engellenen, hatta işten atılan Eğitim Sen üyeleri ancak yargı kararları ile görevlerine geri dönebilmektedir. Milli Eğitim Bakanlığı'nın sadece son birkaç ay içinde gündeme getirdiği konular, siyasal kadrolaşma girişimleri, yapılan yasa ve yönetmelik değişiklikleri ile attığı tehlikeli adımlar, 2014-2015 eğitim öğretim yılının eğitim emekçileri, öğrenciler ve veliler açısından son derece zorlu ve çetin mücadelelere gebe olduğunu göstermektedir. Bu anlamıyla bugün yaptığımız grev, önümüzdeki dönem eğitim alanında yürüteceğimiz mücadele açısından önemli bir başlangıç olarak değerlendirilmelidir. Siyasi iktidar ve Milli Eğitim Bakanlığı şunu çok iyi bilmelidir ki, eğitim ve bilim emekçileri eğitim üzerinden oynanmak istenen oyunun ve boyunlarına geçirilmek istenen zincirin farkındadır. Eğitim ve bilim emekçileri ne kendilerinin ne de çocuklarımızın, siyasi iktidarın siyasal-ideolojik hedeflerine kurban edilmesine asla izin vermeyecek, siyasi iktidarın eğitimi ve toplumu kendi çıkarları doğrultusunda "tek tip"leştirme yönündeki girişim ve uygulamalarına bütün gücümüzle karşı duracağız. Eğitim Sen olarak, attığı her adımda tekçi, baskıcı ve dayatmacı uygulamaları ile eğitim ve bilim emekçilerini, öğrencileri ve velileri mağdur eden Milli Eğitim Bakanlığı'nı bir kez daha uyarıyor, taleplerimize kulak verilmesini, eğitimde yaşanan sorunların kalıcı olarak çözülmesini istiyoruz.

TALEPLERİMİZ:

• Kamusal, demokratik, bilimsel, laik eğitimin önündeki bütün engeller kaldırılmalıdır.

• Eğitimin bütün kademelerinde dini kurallara göre değil, bilimsel kurallara göre eğitim yapılmalı, kendi siyasal-ideolojik çıkarları için okullarda din ve inanç istismarı anlamına gelen uygulamalardan derhal vazgeçmelidir. Laik eğitim gerçek anlamıyla yaşama geçirilmelidir.

• MEB, öğrencileri özel okullara, meslek lisesi, imam hatip ya da açık liseye yönlendirmekten vazgeçmeli, TEOG yerleştirmeleri sürecinde yaşanan sorunlar en kısa sürede çözülmelidir.

• Eğitimde siyasi kadrolaşmaya, zorunlu rotasyon girişimlerine, angarya çalışma ve performans uygulamalarına derhal son verilmelidir.

 • Öğretmen ve yardımcı hizmeti açıkları kapatılmalı, okullarda ve üniversitelerde angarya çalışma uygulamalarına, Eğitim Sen üyelerine yönelik soruşturma, sürgün ve görevden almalara son verilmelidir.

 • Memur Sen'in imzaladığı ihanet sözleşmesi nedeniyle oluşan enflasyon kayıplarımız karşılanmalı, maaşlarımıza 2014 enflasyon farkı kadar "ek zam" yapılmalıdır.

 • Kamu kaynakları özel okullara değil, devlet okullarına aktarılmalı, eğitime yeterli bütçe, okullarımıza ihtiyacı kadar ödenek ayrılmalıdır. Muhalefet edenler dövülerek çıkarılan 4+4+4 yasası, özellikle taşıma merkezi okullarda görev yapan öğretmenleri ve öğrenim gören ilkokul öğrencilerini mağdur etmektedir. Şöyle ki, ders saati fazla olan ortaokul öğrencileri ile birlikte taşınan ilkokul öğrencileri sabah erken okula gelmekte ve dersi bittiği halde okulda beklemek zorunda kalmaktadır. Öğretmenler de hiçbir zorunluluk olmadığı halde okulda beklemek zorunda kalmaktadır. Bu sorun ivedi olarak çözülmelidir.

 • Okullara tek özelliği yandaş olmak olan vasıfsız elemanların değil, atama şekli herkesin kabul edebileceği objektif kriterlerle belirlenmiş kariyer, liyakat sahibi eğitimcilerin yönetici olarak atanmasını talep ediyoruz. Yıllardır sesimizi duymayanlara, taleplerimizi görmezden gelenlere inat, haklarımıza ve geleceğimize sahip çıkmaya devam edeceğimiz bilinmelidir. Siyasi iktidarın ve MEB'in gerek toplumsal yaşamda gerekse eğitim sisteminde hayata geçirmeye çalıştığı politika ve uygulamalar karşısında bütün eğitim ve bilim emekçilerini, velilerimizi ve öğrencilerimizi örgütlenmeye ve birlikte mücadele etmeye çağırıyoruz.”


Editör: E. Candan